• Nenhum resultado encontrado

The Relationship of Adult Attachment Theory and Affect Regulation Strategies to Depression

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2016

Share "The Relationship of Adult Attachment Theory and Affect Regulation Strategies to Depression"

Copied!
16
0
0

Texto

(1)

Yeti kin Bağlanma Kuram

ı

ve Duygulan

ı

m Düzenleme

Stratejilerinin Depresyonla İli kisi

The Relationship of Adult

Attachment Theory and Affect

Regulation Strategies to Depression

 

Manolya Çalışır

1

  

 

1  Uzm. Psk., Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Anabilim Dalı, Ankara 

 

ÖZET

Bir duygulanım düzenleme kuramı olarak da kabul edilen bağlanma kuramına göre, erken dönemdeki temel bakım veren ve bebek arasındaki etkile im yoluyla olu an içsel çalıan modeller, ki inin kendini ve dünyayı nasıl anlamlandıracağı üzerinde etkili olmakta ve dolayısıyla bireyin ki ilik geli imi ve bu doğrultuda ileride geli ebilecek depresyon gibi olası

psikopatolojiler üzerinde bir belirleyiciliğe sahip olmaktadır. Bununla bağlantılı olarak yeti kin literatüründeki çoğu görgül çalıma, içsel modellerin ve bili sel temsillerin duygus-al tepkileri nasıl etkilediği sorusu üzerinde durmaktadır. Deği ik çalıma sonuçlarına göre, farklı bağlanma biçimleri rapor eden ve muhtemelen altta yatan farklı içsel modellere sahip olan bireyler, duygusal tepkisellikleri ve bu duygular doğrultusunda ne yaptıkları konusun-da birbirlerinden farklıla maktadırlar. Bağlanma literatürüne göre ki i, duygulanım düzen-lemesi yapabilmek için yakınlık arayı ını sürdürüp sürdürmemesi gerektiğine karar verir ve bu durum aırı harekete geçirici stratejiler ve hareketsiz hale getirici stratejiler olarak adlandırılan ikincil bağlanma stratejilerinin aktive olmasına yol açar. Bu gözden geçirme makalesi çerçevesinde, yeti kin bağlanma biçimleri ve duygulanım düzenleme stratejileri-nin majör depresyonla olan ili kisine yer verilmektedir. Bu doğrultuda öncelikle Bowlby’nin bağlanma kuramına kısaca değinilmekte ve yeti kin bağlanma biçimleri tanıtılmaktadır. Ardından, bir duygudurum bozukluğu olan majör depresyon ile ili kili olduğu dü ünülen duygulanım düzenleme stratejilerine yer verilmekte ve son olarak konuyla ili kili olan görgül ara tırma bulguları sunulmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Yeti kin Bağlanma Kuramı, Duygulanım Düzenleme Stratejileri, Majör Depresyon

ABSTRACT

(2)

maintaining proximaty seeking and this process evokes the activation of secondary at-tachment strategies which are named as hyper and deactivating strategies. From the framework of this review, the relationship between major depression and adult attach-ment styles, affect regulation strategies is examined. Firstly, Bowlby’s attachattach-ment theory is mentioned shortly and adult attachment styles are introduced. Secondly, affect regulation strategies, which are thought to be related with major depression as a mood disorder are identifed and finally, the amprical research findings relevant to the topic are represented.

Keywords: Adult Attachment Theory, Affect Regulation Strategies, Major Depression.

Psikiyatride Güncel Yakla ımlar-Current Approaches in Psychiatry 2009; 1: 240 - 255

Çevrimiçi adresi/ Available online at : www.cappsy.org/archives/vol1/

Çevrimiçi yayım tarihi / Online publication date: 29 Eylül 2009 / September 29, 2009

Yazı ma Adresi / Correspondence

Manolya Çalı ır, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji ABD, Ankara, Türkiye E-mail: manolyac@hacettepe.edu.tr

ağlanma kuramı, geçmi te bebeklik ve çocukluk dönemlerine ve bu dönemdeki temel bakım veren ile çocuk arasındaki ili kiye odaklanırken, günümüzde yeti kinlerin sosyal ve romantik ili kilerinde ya adıkları duygusal bili sel ve davranı sal özellikleri anlamak için de kullanılan bir model haline gelmi tir.[1] Farklı ekolleri benimsemekte olan pek çok kuramcı, çocukluk ya antılarının ve içsel çalı an modellerin (internal working models) yeti kinlik dönemine önemli yansımalarının olduğunu kabul etmektedir.2 Psikolojinin çe itli alt alanları tarafından dikkat çekmekte olan kuram, klinik psikolojide de çe itli psikopatolojilerin geli imsel bağlamının ve yatkınla tırıcı etkenlerinin anla ılmasıısından fayda sağlamaktadır. Pek çok ara tırma, bir duygulanım düzenleme (affect regulation) kuramı olarak da kabul edilen bağlanma kuramı çerçevesinde, duygulanım düzenleme siste-mindeki yakınlık aramaya yönelik olan güvensiz strateji kullanımlarının de-presyon ile olan ili kisini görgül çalı malar bağlamında incelemektedir.1

Bu gözden geçirme makalesi çerçevesinde, yeti kin bağlanma biçimleri ve duygulanım düzenleme stratejilerinin majör depresyonla olan ili kisine yer verilmektedir. Bu doğrultuda öncelikle Bowlby’nin bağlanma kuramına kısaca değinilmesinin ve yeti kin bağlanma biçimlerinin tanıtılmasının önemli olduğu dü ünülmektedir. Ardından, bir duygudurum bozukluğu olan majör depresyon ile ili kili olduğu dü ünülen duygulanım düzenleme stratejilerine yer verilmekte ve son olarak konuyla ili kili olan görgül ara tırma bulguları sunulmaktadır.

Ba

ğ

lanma Kuram

ı

Bowlby’e göre 3, bireyin kurduğu ilk ili ki, yeni doğana bakım veren anne ya da annenin yerini alabilecek temel bakım veren bir diğer bakıcıyla gerçekle mektedir. Bu ili kinin, bebeğin kendini güvende hissetmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi, duygusal yakınlık görme beklentilerinin kar ılanması gibi olumlu bir süreçte ilerlemesi durumunda, bebek bakıcısıyla kurduğu ili ki sonucunda kendini sevilmeye ve onaylanmaya layık görerek

(3)

önemli olduğunu hissedecek ve aynı zamanda karısındakileri ve dünyayı da güvenilir ve olumlu bir yer olarak algılayacaktır.

Bu güvenli temel (secure base), ki inin kendisi ve diğerleri hakkında olum-lu modeller geli tirebilmesi için temel bir yapı olu turmaktadır ve bu modeller ‘içsel çalı an modeller’ (internal working models) ya da ‘zihinsel temsiller’ (mental presentations) olarak kavramsalla tırılmaktadır. Dünyaya ili kin içsel çalı an modellerin kilit noktasını bağlanma figürünün kim olduğu, nerede bulunabileceği ve nasıl tepki vereceğine dair beklentiler olu turmaktayken, kendiliğe dair içsel çalı an modellerin kilit noktasını bağlanma figürünün gözünden kendisinin kabul edilebilir olup olmadığına dair temsiller olu turmaktadır. Kendilik hakkındaki içselle tirilmi temsiller, süreğen, gerçekçi ve olumlu bir kimlik duygusunun edinilmesinde önemliyken, diğerleri hakkındaki temsiller ise süreğen ve haz verici ki iler arası ili kilerin kurulabilmesinde kritik bir öneme sahiptir.4 Bunların yanı sıra, içsel çalı an modeller bireylerin ne çe it bilgilere dikkatlerini yöneltecekleri, dünyadaki olayları nasıl yorumlayacakları ve neleri hatırlayıp, neleri unutacakları üze-rinde de bir belirleyiciliğe sahiptirler.5 Ayrıca ‘özümseme’ (assimilation) prensibine bağlı olarak çalı maları dolayısıyla, belirli durumlarda deği ebilmekle birlikte, zaman içerisinde deği im göstermeme eğilimindedirler. Çalı an modellerin kararlılığının, kararlı bir aile ortamından gelmesi ve bu durumun aile ortamında zaman içerisinde peki tirilmesi olduğu dü ünülmektedir yani modellerin içerdiği dü ünce biçimlerinin otomatikle mesi, deği ime karı direnci de beraberinde getirmektedir.6 Bununla bağlantılı olarak bağlanma kuramı çerçevesinde, bağlanma figürleri ile ekillenen modellerin, yeti kin dönemdeki ki ilerarası ili kiler için birer prototip olu turduğu dü ünülmektedir.7

Yeti kin Ba

ğ

lanma Biçimleri

Bağlanma çalı maları önceleri bebeklik ve çocukluk dönemlerine odaklanırken, son dönemlerde yeti kinlikteki bağlanma biçimlerine yönelik ara tırmalar artarak devam etmektedir. Hatta az sayıda çalı ma bulunmakla birlikte bağlanma kuramcıları, bağlanmanın ya am boyu geli im bakı açısından yola çıkarak son yıllarda ya lılık dönemindeki bağlanma biçimlerini incelemeye ba lamı lardır.8

Yeti kin bağlanma biçimleri ilk olarak, Main, Kaplan ve Cassidy tarafından

(4)

güvenli-otonom, kayıtsız, saplantılı ve çözümlenmemi -dezorganize olmak üzere 4 yeti kin bağlanma kategorisi ortaya çıkarmı lardır.9

Hazan ve Shaver’

ı

n Yeti kin Ba

ğ

lanma Modeli

Hazan ve arkada ları,11 Ainsworth’un ortaya koymu olduğu üçlü bağlanma biçiminin yeti kin ya amındaki karılıkları olan ve özelikle yakın (intimate) ili kiler bağlamında tanımladıkları romantik ili kilerde bağlanmayı, kendini bildirime dayanan bir ölçekle ara tırmı lar ve yeti kinler için de güvenli, kaygılı-kararsız ve kaygılı-kaçınan bağlanma biçimleri olmak üzere üç boyut tanımlamı lardır. Buna göre, güvenli bağlanma biçimine sahip yeti kinler kendine güvenen, sosyal açıdan giri ken, yakın ili kiler kurmaktan rahatsızlık duymayan bireylerdir, kaygılı- kararsız yeti kinler kendilerine güvenmeyen, reddedilmek ve terk edilmekten korkan ki ilerdir. Kaygılı – kaçınan yeti kinlerin ise yakın ili kilerden kaçındıkları, kendilerini açmaktan rahatsız oldukları ve sosyal bakımdan baskılanmı oldukları görülmektedir.12

Yeti kin bağlanma biçimleriyle çalı an ara tırmacıların çoğu, Bartholomew ve arkada larının 13 benlik ve diğeri modeli üzerinden geli tirmi oldukları dörtlü bağlanma modelini kullanmaktadırlar.

Dörtlü Ba

ğ

lanma Modeli

Bartholomew ve arkada ları,13 bağlanmanın erken dönem tanımlarından yola çıkarak, Bowlby’nin orijinal teorisinde öne sürülen kendilik ve diğerine ili kin iki tür içsel çalı an modeli bir araya getirmi ve dört kategori modeli adını verdikleri bir yeti kin bağlanma biçimi modeli tanımlamı lardır. Buradan hareketle kendiliğin ve diğerlerinin olumlu ya da olumsuz olarak algılanmasından yola çıkmı ve güvenli, saplantılı, kayıtsız ve korkulu bağlanma olmak üzere dört örüntü ortaya koymu lardır. Ülkemizde de, Sümer ve arkada ları14 tarafından bu bağlanma biçimlerinin Türk örnekle-mi üzerindeki geçerlik ve güvenirliğini gösteren bir ara tırma yapılmı ve batı örneklemine benzer bir örüntü elde edilmi tir. Adı geçen dört bağlanma biçiminin, bireylerin her bir çalı an model boyutu üzerinde nereye denk gel-diklerine bağlı olarak az ya da çok uydukları birer prototip oldukları dü ünülmektedir.

Dörtlü Bağlanma Modeli’ne göre güvenli bağlanan yeti kinler kendilikleri-ni değerli ve sevilebilir algılarlarken diğerleri de ulaılabilir ve duyarlıdır. Güvenli bağlanan ki ilerin benlik saygıları yüksektir, yakınlık kurmaktan rahatsız olmazlar ve otonomiye sahiptirler. Geriye kalan üç bağlanma biçi-minde ise kendilik ve/veya diğerleriyle ilgili olarak olumsuz bir içsel çalı an model bulunmaktadır ve her üçü de güvensiz bağlanma adı altında yer almaktadırlar.

Saplantılı bağlanan yeti kinler kendiliklerini değersiz bulurlarken

(5)

yapı kan tarzda ili ki kurmak istediklerinden, diğerlerini kendilerinden uzakla tırabilmektedirler.

Korkulu bağlanma biçiminde kendilik değersiz görüldüğü gibi, diğerleri de

olumsuz değerlendirilir. Ki i, kendisinin sevilmeye layık olmadığı ve ba kalarının reddedici olduğu ile ilgili inançlara sahiptir. Bu nedenle korkulu bağlanan bireyler yakın ili kiler kurmaktan kaçınırlar ya da ili kilerinde ol-dukça fazla sorun ya arlar.

Kayıtsız bağlanan yeti kinlerse kendiliklerini değerli ve sevilebilir olarak değerlendirmenin yanı sıra, diğerlerine karı olumsuz değerlendirmelere sahiptirler. Kayıtsız bağlanma biçimine sahip bireyler hayal kırıklığına uğramamak ve reddedilmemek için yakın ili kilerden kaçınmakta, böylece bağımsız ve güçlü olmaya çalı arak olumlu benlik algılarını devam ettirmek istemektedirler.

Tablo.1. İki Boyut Üzerinde Tanımlanan Yeti kin Bağlanma Modeli:

Ben-lik Modeli ve Ba kaları Modeli

BA KALARI MODELİ BENLİK MODELİ

Olumlu (Dü ük) Olumsuz (Yüksek)

Olumlu (Dü ük) GÜVENLİ SAPLANTILI

Yakın ili ki kurma

konu-sunda rahat ve özerk İ

li kilere takıntılı

Olumsuz (Yüksek) KAYITSIZ KORKULU

Yakınlığa karı kayıtsız ve

bağımlılık kar ıtı

Yatkınlıktan korkan ve sosyal açıdan kaçıngan

Makalenin buraya kadar anlatılan kısmında yer alan Bowlby’nin bağlanma kuramı ve bu kuramın yeti kinlikteki yansımaları, makale kapsamında ince-lenmekte olan majör depresyonun anla ılabilmesi açısından önemlidir. Majör depresyonun en belirgin özelliklerinden biri, bireyin kendini ve diğerlerini algılayı biçimi ve bu doğrultuda sosyal ve ki ilerarası ili kilerindeki bozulmalardır. Majör depresyona sahip bireyler kendilerini yetersiz, değersiz ve çaresiz görürlerken, günlük deneyimler ve sosyal ili kiler bu ki iler tarafından oldukça ele tirel ekilde ele alınıp yorumlanır.

Ba

ğ

lanma Biçimleri ve Majör Depresyon

(6)

olu ması, değersizlik, yetersizlik ve öfke duygularını beraberinde getirmekte ve majör depresyon bu bağlamda ortaya çıkmaktadır.

Bir duygudurum bozukluğu olan majör depresyonda görülen özellikler-den biri duygulanım düzenleme (affect regulation) sistemi ve stratejileri ile ilgili sorunlardır. Dolayısıyla makalenin bu kısmında güvenli ve güvensiz bağlanma biçimine sahip bireylerin duygulanım düzenleme stratejilerine yer verilmesinin uygun olacağı dü ünülmektedir.

Duygulan

ı

m Düzenleme Stratejileri

Duygulanım düzenleme konusundaki ara tırmalar son 20 yıl içerisinde son derece hızlı bir ekilde ilerleme göstermektedir. Bunun yanı sıra, duygulanım düzenleme kavramı önceleri daha çok geli im psikolojisinin ilgi alanına gir-mekte iken, günümüzde klinik psikoloji, sosyal psikoloji, biyolojik psikoloji gibi alt alanları birbirine bağlayan bir kavram halini almaktadır.15

Çoğu nesne ili kisi kuramcısı gibi, Bowlby de kuramında duygulanıma ol-dukça önem vermekte ve içsel çalı an modellerin nihai amacını duygulanımın düzenlenebilmesi olarak görmektedir. Bununla bağlantılı olarak yeti kin lite-ratüründeki çoğu görgül çalı ma, içsel modellerin ve bili sel temsillerin duy-gusal tepkileri nasıl etkilediği sorusu üzerinde durmaktadır.

Deği ik çalı ma sonuçlarına göre, farklı bağlanma biçimleri rapor eden ve altta yatan farklı içsel modellere sahip olan bireyler, duygusal tepkisellikleri ve bu duygular doğrultusunda ne yaptıkları konusunda birbirlerinden farklıla maktadırlar.[13,16

Güvenlik Temelli Stratejiler

Mikulincer ve arkada larına göre 17, bağlanma sistemi harekete geçtiğinde, bağlanma figürü ula ılabilir durumdaysa, güvenli bağlanma hissi ya da duygu dengelemede “güvenlik temelli stratejiler” (security based strategies) adı verilen durum ortaya çıkar. Bu stratejiler, üzüntü ya da kaygıyı azaltmaya yöneliktir ve ki isel ba a çıkma durumunu yapıcı, esnek ve gerçekle uyumlu mekanizmalarla destekler.18 Bununla beraber, Fredrickson 18 tarafından ‘bağlanma güvenliğinin geni leme ve in a döngüsü’ adı verilen döngüyü yaratır. Buna göre, güvenli bağlanma bir yandan ki inin stres dönemlerinde zihinsel sağlıklılığını sürdürecek ki isel kaynakları in a ederken, bir yandan da ki inin bakı açısı ve kapasitesini geni letir. Ki i deneyim kazanıp bili sel ola-rak geli tikçe, güvenliği artıran bağlanma figürünün rollerinden çoğu özümsenip içselle tirilir ve sonuçta ki isel güç ve esnekliğin bir parçası haline gelir.

Yeti kinlikte, gerçek bağlanma figürünün ula abilirliği, stresle ba a çıkmada kullanılan bağlanmayla ili kili içsel ve dı sal kaynakların yeterliliğine dönü ür. Pek çok durumda, içsel kaynaklar yeterli olur ancak, içsel kaynakların yeterli olmadığı durumda güvenli bağlanma tarihçesine sahip ki iler destek için gerçek bağlanma ki ilerine bağlanmak ister.

(7)

oldukları kabul edilir. Bu etkile imler sırasında, ki i ya am zorluklarının a ılabilir durumlar olduğunu ve dı engellerin üstesinden gelinebilir olduğunu öğrenir. Ayrıca, diğer insanların desteğinin, olumsuz olabilecek olayların süreci ve sonucu üzerinde kontrol kazanmaya yardımcı olduğunu öğrenir.

Duygulanım düzenlemenin güvenlik temelli stratejilerini içeren i lemsel bilgi, Waters ve arkada ları 19 tarafından tanımlanan somut bir kurallar bütününü içerir. Bu kurallar “güvenli ya am senaryoları” (secure base scripts) olarak isimlendirilir. Bu hipotetik ya am senaryoları; (1) ya am güçlüğü ya da endi enin kabul edilmesi ve ifade edilmesi (2) destek arayı ı (3) etkili bir prob-lem çözme giri imi olmak üzere üç ana ba a çıkma stratejisi çevresinde birle irler. Lazarus ve arkada larına 20 göre, duygu odaklı problem çözme stratejileri de bu ya am senaryolarının bir parçasıdır. Bu a amada ki i duygularını kabullenip ifade eder ve duygusal destek arar. Duygu odaklı ba a çıkma giri imleri stresi azaltır ve sonrasında sorun odaklı ba a çıkma stratejile-ri ve etkin destek arayı ları devreye girebilir.11 Bu eğilimler yakınlık arayı ının koruma, destek ve gerilimle ba a çıkabilme ile sonuçlandığı görü ünü desteklemektedir. Göreli olarak güvenli bağlanmaya sahip ki iler, gerginliği kabullenme ve göstermenin diğer insanlarda da destekleyici tepki-ler uyandırdığını öğrenmi lerdir ve bu ki iler, bireyin tehdit altında olduğu durumlarda diğerlerinden yardım isteyebilmesinin ba a çıkma becerilerini geli tirmenin iyi bir yolu olduğunu bilirler.

Güvenlik temelli stratejilere sahip olan ki ilerde görülen bu eğilimler, Eps-tein ve Meier 21 tarafından ba a çıkmanın yapıcı yolları olarak tanımlanmaktadır. Bunlar: (1) gerilimin kaynağını ortadan kaldırmak için gösterilen aktif çaba; (2) sorunlu durumun iyi bir ekilde yönetimi; (3) olumsuz sosyo-emosyonel etkilere yol açmadan duygusal dengeyi geri kazanma ola-rak sınıflandırılmaktadır. Bu yapıcı kapasitelerin kazanımı, ba a çıkma için kullanılabilecek ancak i levsel olmayan geri çekilme, kaçma stratejileri, algıyı bozan ve ki ilerarası çatı malara yol açan ilkel savunma mekanizmaları gibi, tekrarlayan ve pasif duygu odaklı ba a çıkma stratejilerinin kullanımını indir-gemektedir.11

Aktarılanlara ek olarak güvenli bağlanma hissi, ki inin bakıısını, beceri-leri ve kapasitesini geni letebilmesine yardımcı olur. Bowlby güvenli bağlanma hissinin bozulmasının ke if, kar ı cinsle duygusal yakınlık kurabilme ve bakım verme gibi diğer davranı sistemlerinin faaliyetlerini de aksattığını belirtmektedir. Güvensiz ki iler ya da belli bir an ya da dönem güvensizlikten zarar gören ki iler, stres yaratan durumla gerçek ya da zihinsel bir uğra ı içinde takılırlar. Bu nedenle, çevreyi ke fetmek için çok az kaynak ayırabilirler, diğer insanlarla olmaktan çok az haz alabilirler ve diğer insanların ihtiyaçlarına çok az odaklanabilirler. Dikkatlerini ancak güvenlik sağlanıp, rahatladıkları zaman bakı açılarını geni letmeye ve yeni beceriler kazanmaya kaydırabilirler. 3,22

(8)

boyutun-daki dü ük puanların sıkıntının yönetimiyle ili kili olumlu inançlar, diğerlerine ve kendine yönelik olumlu bakıısı, zihinsel sağlıklılığın idamesi ve stres dönemlerinde etkin i levsellikle ili kili olduğuna i aret etmektedir.23

Yak

ı

nl

ı

k Arama Çabas

ı

ve

İ

kincil Ba

ğ

lanma Stratejileri

Tehlikeli bir durum kar ısında ki inin ya adığı sıkıntı, bağlanma figürünün ula ılmazlığı ile birle tiğinde sonuç güvensiz bağlanmadır. Ki i, duygulanım düzenlemesi yapabilmek için yakınlık arayı ını sürdürüp sürdürmemesi gerektiğine karar verir.24 Bu durum ise ikincil bağlanma stratejilerinin aktive olmasına yol açar.

A

ı

r

ı

Harekete Geçirici Stratejiler

Yakınlığın sağlanması mümkün olan bir durum olarak değerlendirilirse, ki i yükselmi bir enerji (hiperaktivite) ile, ısrarlı bir ekilde yakınlığa, desteğe ve sevgiye ula mak için çaba gösterir. Bu nedenle, bağlanma literatürüne göre, ikincil stratejilerden biri, aktif ve ısrarlı a ırı harekete geçirici bağlanma strate-jileri (hyperactivating strategies) olarak isimlendirilmektedir.25 Bu strateji, bağlanma figürü ula ılabilir algılanana ve güvenlik duyumsanana kadar de-vam eden yüksek bir tetiktelik düzeyi, yoğun bir ilgi ve çaba gerektirmektedir. A ırı harekete geçirici stratejiler, kar ı tarafa yönelik bir yakınla ma eğilimini içerir ve kontrol etme davranı ları aracılığıyla ilgi, bakım ve destek tepkileri uyandırmaya yöneliktir. Bu çabaların beraberinde getirdiği ve ili kiye yönelik ortaya çıkan aırı bağımlılık, ki ide duygulanım düzenleme ile ilgili sıkıntılara neden olmaktadır.

A ırı harekete geçirici stratejiler, kaygı boyutundaki görece olarak yüksek puanlarla karakterize edilirler. Ara tırmalar, yüksek kaygının tehlike ihtimali-nin abartılması, olumsuz kendilik algısı ve ili kilere yönelik kötümserlik inançlarıyla ili kili olduğuna i aret etmektedir. Kaygı düzeyleri yüksek olan ki ilerin stres yaratan durumlara a ırı sıkıntıyla tepki verdikleri ve kafalarının sürekli olarak tehdit yaratan durumla ili kili endi e dü ünceleriyle me gul olduğu görülmektedir. Son olarak, bağlanma figürlerinin temsillerinin ve bağlanma ile ili kili endi elerinin herhangi bir açık dı tehdit olmadan da tetiklenebildiği gözlenmektedir.

Hareketsiz Hale Getirici Stratejiler

(9)

bili sel olarak en fazla düzeyde tutmaya, kendi kendine yeterlik ve bağımsızlık için güçlü bir arzu duymaya itmektedir. Deneyim ve tekrarlar sonucu, ki inin kendisi ve sıkıntı duygusu arasına gerçek ya da simgesel mesafe koyma eğilimi bağlanma dı ındaki durumlara da ta ınır.

Mikulincer ve arkada larına göre 25, bu uzakla tırma eğilimi, dikkatin ak-tif bir ekilde tehdit edici olaylar ve ki isel duyarlılıklardan uzakla tırılması ve sıkıntı verici anı ve dü üncelerin bastırılmasını içerir. Bu ba a çıkma stratejile-rinin bazıları, kaçınma ya antısına neden oldukları için önleyici (preemptive) olarak tanımlanırken, bastırma ya da saptırma gibi diğer ba a çıkma yolları ise izleyen (postemptive) olarak isimlendirilir. Her iki stratejinin kullanımını iki yönlü bir savunma sistemine benzetmek mümkündür. Kullanımının mümkün olarak algılandığı durumlarda önleyici mekanizmalar devreye girerken, öncül strateji ba arılı olamadığında ya da beklenmedik bir saldırıda izleyen strateji devreye girer.17

Mikulincer’e göre 26, güvenli bağlanan ki iler, kendini yenen ya da dis-osyatif mekanizmaları kullanma ihtiyacı duymamaktadır, duygu düzenlemeyi yapılandıracak olan stratejiler kendilik değeriyle ili kilendirilmemektedir. Bunun yerine, bu ki ilerin güvenli bağlanma biçimleri ve güçlü öz güven ve iyimserlikleri olumlu, duruma uygun ve durağan bir kendilik bakı açısına sahip olmalarına yardımcı olmaktadır.

Kaçınan bağlanma biçimine sahip insanlar duygusal katılımı en aza indire-bilmek, bağlanma ihtiyaçlarını inkar edebilmek, otonomi ve kontrolü sağlayabilmek, rahatsız edici dü ünce ve duyguları bastırabilmek, stresi azal-tabilmek ve represif-disosiyatif mekanizmanın devamını sağlayabilmek adına yakın ili kilerden kaçınmaktadırlar. Bu ki iler, stresle ba edebilmek için stresle bağlantılı ipuçlarını deaktive etmektedir. Özellikle duygulanım düzenleme giri imleri, stresin asıl kaynağının kendileri olduğu fikrini uzakla tırabilmek adına ki isel yetersizliklerini göz ardı ederek, diğer insanlara olumlu, güçlü ve yeterli bir kendilik imajı sağlayabilmek adına kullanılmaktadır.

Kaygılı-ambivalan bağlanma biçimine sahip bireylerin stresle ba a çıkma ekli ise, bağlanma figürüyle olan uzaklığı en aza indirerek, bu figürlerin sağlayabileceği güvenli temeli en üst düzeye çıkarmaya çalı maktır.27 Yani, bu ki iler bağlanma sistemini a ırı harekete geçirici stratejileri kullanmakta ve diğer insanlardan sevgi ve yakınlık görebilmek için yapı ma ve kontrol etme gibi davranı örüntülerine giri mektedirler. Dolayısıyla bu ki iler kendiliğin olumsuz yönünü vurgulama eğiliminde olmakta ve duygulanım düzenleme adına ki isel zayıflıklarını ve çaresizlik hissini diğerlerine yansıtacak ekilde a ırı harekete geçirici edici giri imlerde bulunmaktadırlar.

(10)

geli mi ve içselle tirilmi ve en sonunda ki inin kendisini değersiz ve sevile-mez biri olarak görmesine neden olmu olabilir. Ancak aynı zamanda bu ki ilerin sahip olduğu duygulanım düzenleme stratejileri de en az bağlanma deneyimleri kadar önemli olabilir. Yani, duygulanım düzenlemenin bağlanmayla ili kili stratejilerinin aktivasyonu da bu olumsuz kendilik algısının durağan bir bile eni olabilir.

Makale çerçevesinde bağlanma biçimlerinin majör depresyonla olan ili kisi ele alındığından yukarıda aktarılan ve bağlanma biçimleriyle birebir ili kili olan duygulanım düzenleme stratejilerinin oldukça önemli olduğu dü ünülmektedir. Bu tartı maların bir ba ka katkısı, ileride değinilmi olan yeti kin bağlanma biçimleri ve depresyon arasındaki ili kiye yönelik ara tırmaların da önünü açmı olmalarından kaynaklanmaktadır.

Bowlby’nin geli tirmi olduğu kuramsal çerçeve, psikolojinin farklı alt alan-lara mensup ara tırmacılar tarafından dikkat çekmi ve pek çok çalı manın yapılmasına olanak sağlamı tır. Klinik psikoloji alanında da oldukça fazla yankı bulan bağlanma kuramının çe itli psikopatolojilerle olan ili kisi halen ara tırılmaya devam edilmektedir. Bu amaç doğrultusunda yeti kinlikteki bağlanma biçimlerinin, obsesif kompulsif bozuklukla 28; panik bozuklukla

29, agorafobi ile 30, yeme bozuklukları ile 31 ve diğer Eksen I ve Eksen II tanı gruplarıyla olan ili kisi ara tırılmaktadır.

İ

lgili Ara t

ı

rmalar

Günümüze kadar yapılmı olan çalı malar, güvensiz bağlanma biçiminin, duygulanım düzenleme ile ilgili sorunların ve bu doğrultuda kullanılmakta olan a ırı harekete geçirici stratejilerin depresif semptomatolojiyle ili kili olduğu dü üncesini destekleyen pek çok tutarlı veriye sahiptir ve bu bulgu-nun geni bir depresif belirti spektrumuna genellenebilir nitelikte olduğu dü ünülmektedir.32

Bu çalı malardan bir tanesini Cole-Detke ve arkada ları 33, deği ik se-viyelerde yeme bozukluğu ve depresyon gözlenen 61 üniversite öğrencisi kadın üzerinde yürütmü lerdir. Sonuçlara göre hareketsiz hale getirici strateji-leri çoğunlukla yeme bozukluğu belirtilerine sahip bireyler tarafından kullanılırken, hiperaktive edici stratejiler yükselmi seviyelerdeki depresyon belirtilerine sahip ki iler tarafından kullanılmaktadır.

Carnelley ve arkada ları,16 depresif ve depresif olmayan üniversite öğrencileri üzerinde yürütmü oldukları bir çalı mada, saplantılı ve korkulu bağlanma biçimine sahip bireylerin olumsuz bir kendilik zihinsel temsiline sahip oldukları ve depresif belirtiler gösterdikleri bulgulanmaktadır. Yazarlar, özellikle korkulu bağlanma biçiminin depresyona yatkınlıkla oldukça ili kili olduğu ve bu biçimin depresyon için bir yatkınlık faktörü olu turduğunu belirtmektedirler.

(11)

saplantılı ve korkulu bağlanma biçimine sahip üniversite öğrencileri, güvenli bağlanma biçimine sahip olan öğrencilerden depresif belirtiler açısından anlamlı düzeyde farklılık göstermektedir.

Sloman ve arkada ları,35 depresyonun evrimsel mekanizmaları üzerinde durmakta ve bağlanma ile sosyal sınıfın depresyon üzerindeki rolünü incele-mektedirler. Sloman ve arkada larına göre özellikle kronik stresle bağlantılı olan depresyon tablolarında, davranı sal geri çekilme, dü ük benlik saygısı ve anhedoni gibi temel belirtiler, tehdit ve korunmaya olan hassasiyeti artırmanın yanı sıra, davranı ve duygudurumun düzenlenmesine yönelik evrimsel mekanizmaları yansıtıyor olabilir. Dolayısıyla bu bakı açısı doğrultusunda, ki inin ihmal ya da istismar edilmesi gibi bağlanma sorunları depresyonun erken dönem genel yatkınlık faktörlerini olu turuyor olabilir. Bunun yanı sıra, yakın ili kilerin kaybı ya da dü ük sosyal ödüllendiriciliğe sahip bir ortamda yenilgiye uğramak tetikleyici faktörler olabilirken, depresif bireylerde sıklıkla görülen sevilemezlik hissi gibi psikolojik saplantıların teme-linde bebeklik dönemindeki bağlanma ya antıları yatıyor olabilir.

Wei ve arkada larının 36 yapmı oldukları bir çalı manın sonuçlarına göre ise yüksek düzeyde bağlanma kaygısına sahip ki iler, artmı düzeyde diğerlerinden güvence almaya ihtiyaç duymaktadır ve yazarlar bu ihtiyacın, ki ilerin sahip oldukları depresyona yatkınlıklarını artırmaktadır. Ara tırmalarının bir diğer bulgusuna göre ise bağlanma kaygısına sahip de-presif ki ilerin kendi kendini peki tirebilme kapasiteleri de sınırlıdır. Dolayısıyla bağlanma kaygısına sahip ki ilerin, kendi kendilerini peki tirme kapasitesinin sınırlılıklarının yanı sıra diğerlerinin garantisine ihtiyaç duymaları depresif semptomları ortaya çıkarmaktadır. Benzer bir çalı ma Strodl ve arkada ları tarafından 37, 44 agorafobik, 25 major depresif bozukluğa sahip ve 53 hiçbir psikopatoloji bulunmayan kadın üzerinde yürütülmü tür. Ara tırma bulgularına göre güvensiz bağlanma kategorisine ait olan onaylanma ihtiyacı ve ili kilere kar ı saplantılı olma boyutları majör depresif bozuklukla birebir ili kilidir ve ki inin genel öz yeterlik duygusu, onaylanma ihtiyacı ve depresyon için ara deği ken olarak ifade edilmektedir.

Ağrı bozukluğu olan yeti kinlerle yapılan bir çalı mada 38, korkulu bağlanmanın biçiminin, hem kronik ağrı bozukluğu hem de olumsuz duygulanımın varlığı ve etkili ba etme stratejilerinin kullanılmaması sebe-biyle depresyonla ve depresyonda sıklıkla görülmekte olan bir bili sel yanlılık olan felaketle tirme (catastrophizing) ile ili kili olduğu bulgulanmaktadır.

(12)

Tart

ı

ma

John Bowlby ve Mary Ainsworth’un ortak çalı maları sonucu olu turulmu olan bağlanma kuramındaki ilkelerden biri, temel bakım veren ki i ile kurulmu olan bağlanma ili kilerinin ya am boyu devam ettiği ve yeti kinlik döneminde de bir öneme sahip olduğudur.39 Bu doğrultuda yeti kinlik döneminde görülen psikopatolojiler üzerinde güvensiz bağlanma ili kilerinden kaynaklanan sorunların etkili olabileceği fikri üzerinde durmak yanlı olmayacaktır. Ancak kendilik ve diğeri hakkındaki erken dönem örüntüler sonucu geli en zihinsel temsillerin yeti kinlikteki bağlanmayı ve ili kileri ne derece etkilediği görgül sonuçları olan yeterli sayıda ara tırma yapılmadığından bilinememektedir. Zihinsel temsillerin devamlılığı ve durağanlığı ile ilgili olarak iki temel görü bulunmaktadır. Revizyonist pers-pektife (revisionist perspective) göre, içsel zihinsel temsiller görece esnek olduklarından, ki inin yeni deneyimleri sonucu gözden geçirilip uyarlanabilir-ken, prototip perspektife (prototype perspective) göre ise, sözel olmayan bilgi i leme ve davranı stratejileri olan zihinsel temsiller, karma ık bir bili sel kapa-sitenin ortaya çıkması sonucu olu makla ve yeni ili kilerle “güncellenebilir” olmakla birlikte, erken olu turulan prototipler aslında deği meden kalmaktadırlar.40 Dolayısıyla bu konunun görgül verilerle tam olarak açıklığa kavu turulmasının oldukça önemli olduğu dü ünülmektedir.

Son 20 yıl içerisinde klinik psikoloji alanında yeti kin bağlanma kuramının çe itli psikopatolojilerle olan ili kisi gerek nedensellik, gerek gidi at ve ge-rekse tedavi açısından ara tırılmaktadır. Bu makale çerçevesinde ise yeti kin bağlanma kuramının majör depresyon ile olan ili kisi görgül ara tırma bulguları çerçevesinde ele alınmaya çalı ılmı tır.

Konu ile ilgili olarak günümüze kadar olan çalı malara bakıldığında, majör depresyonun güvensiz bağlanma biçimi ile ili kili olduğu görülmekte-dir.32,34 Çalı ma sonuçları majör depresyon ile tek bir bağlanma biçimi arasında birebir ili ki belirtememekle birlikte, özelde korkulu ve saplantılı bağlanma biçiminin majör depresyon belirtileri ile örtü me gösterdiği dü ünülmektedir. Buna göre, korkulu bağlanma biçimine sahip bireyler diğerlerine yönelik yoğun bir güvensizlik hissetmekte, ili ki kurmaktan kaçınmakta ve kendilerini sevilemez ve değersiz olarak algılamaktadır. Saplantılı bağlanma biçimine sahip bireyler ise diğerlerini olumlu değerlendirmelerine bağlı olarak ili kilerle saplantılı biçimde ilgilenmekte ancak bunun yanı sıra, korkulu bağlanma biçimine benzer ekilde kendilerini değersiz, sevilemez ve çaresiz olarak algılamaktadırlar.

Açık ekilde görülmektedir ki, adı geçen iki bağlanma biçiminde ortak ola-rak tanımlanan ki inin kendisine yönelik değersizlik, sevilemezlik ve çaresizlik algıları, depresyonda görülen kendilik algısıyla örtü mektedir. Dolayısıyla erken dönemdeki bağlanma deneyimleri ve korkulu ve saplantılı bağlanma biçimleri depresyon için yatkınla tırıcı etkenler olabilir.

(13)

etkili olmaktadır. İkincil duygulanım düzenleme stratejilerinden biri olan a ırı harekete geçiri stratejilerde görülen algılanan tehditlerin ‘abartılması’ ve diğerleri ile ili kilerin kötümser bir bakı açısı ile ele alınarak felaketle tirilmesinin depresyonla ili kili olduğu dü ünülmektedir. Duygulanım düzenleme stratejileri, bağlanma kuramı ve majör depresyon arasındaki ili kinin, bir duygudurum bozukluğu olan majör depresyonun doğasının anlaılabilmesi açısından önemli olduğu dü ünülmektedir. Ayrıca bu ili kiye ı ık tutulmasının, majör depresyonun tedavisinde de açılımlar sağlayabilmesi olası görülmektedir.

İlerideki ara tırmaların, majör depresyon ve bağlanma biçimleri arasındaki ili kiyi etkileyebilecek çe itli deği kenleri incelemesinde fayda olduğu dü ünülmektedir. Bunu yapabilmek için ise depresyon ve bağlanma biçimleri arasındaki nedenselliği tam olarak görebilmek adına boylamsal çalı malara ihtiyaç olduğu dü ünülmektedir. Bağlanma literatüründe bağlanma biçim-leri ve çe itli psikopatolojiler arasındaki ili kiler incelenmekle birlikte, henüz özgül bağlanma biçimleri ile spesifik bozukluklar arasındaki ili kiler belirlenememi tir. Dolayısıyla sadece majör depresyon ile değil, tüm psikopa-tolojiler ile bağlanma kuramı arasındaki ili kiler hakkında tutarlı verilere ula ılabilmesi adına daha fazla sayıda ara tırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Sonuç

(14)

Kaynaklar

1. Meredith PJ, Strong J, Feeney JA. Adult attachment variables predict

depression before and after treatment for chronic pain. Eur J Pain 2007; 11: 164-170.

2. Fraley RC, Shaver PR. Adult romantic attachment: Theoretical developments, emerging controversies and unanswered questions. Rev Gen Psychol 2000; 4: 132-154.

3. Bowlby J. Attachment and Loss, Vol. II. Seperation, anxiety and anger, Australia, Pimlico. 1998.

4. Diehl M, Elnick AB, Bourbeau LS, Labouvie-Vief G. Adult attachment styles: Their relations to family context and personality. J Pers Soc Psychol 1998; 74: 1656- 1669.

5. Pietromonaco PR, Barrett LF. The internal working models concept: What do we really know about the self relation to others?Rev Gen Psychol 2000; 4: 155-173.

6. Bahadır . Romantik ili kilerde bağlanma stilleri, çatı ma çözme stratejileri ve olumsuz duygudurumu düzenleme arasındaki ili ki (Doktora Tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi; 2006.

7. Tolan Ö. Üniversite örencilerinde kaygı belirtileri ve bağlanma biçimleri ile ki ilerarası emalar arasındaki ili kiler (Uzmanlık Tezi). Ankara: Hacettepe Üni-versitesi; 2002.

8. Shaver PR, Mikulincer M. Attachment in later years: A commentary. Attach Hum Dev 2004; 6: 451-464.

9. Main M. Introduction to the special section on attachment and

psychopathology: 2. overview of the field of attachment. J Consult Clin Psy-chol 1996; 64: 237- 243.

10.Van IJzendoorn MI. Adult attachment representations, parental

responsiveness and infant attachment: A meta- analysis on the predictive validity of the adult attachment interview. Psychol Bull 1995; 117: 387- 403. 11.Hazan C, Shaver P. Romantic love conceptualized as an attachment process. J

Pers Soc Psychol 1987, 52: 511-524.

12.Cooper ML, Shaver PR, Collins NLAttachment styles, emotion regulation and adjustment in adoloescence. J Pers Soc Psychol 1998; 74: 1380-1397.

13.Bartholomew K, Horowitz LM. Attachment styles among young adults : A test of a four- category model. J Pers Soc Psychol 1991; 61: 226-244.

14.Sümer N, Güngör D. Yeti kin bağlanma ölçeklerinin Türk örneklemi üzerinde psikometrik değerlendirmesi ve kültürlerarası bir karıla tırma. Türk Psikoloji Dergisi 1999; 14: 71- 106.

15.Baumeister RF, Vohs KD. Handbook of Self-Regulation: Research, Theory and Applications, New York, The Guilford Press. 2004.

16.Carnelley KB, Pietromonaco PR, Jaffe K. Depression, working models of others and relationship functioning. J Pers Soc Psychol 1994; 66: 127-140.

17.Mikulincer M, Shaver PR, Pereg D. Attachment theory and affect regulation: The dynamics, development, and cognitive consequences of attachment related strategies. Motiv Emot 2003; 27: 77- 102.

(15)

19.Waters HS, Rodrigues LM, Ridgeway D. Cognitive underpinnings of narrative attachment assessment. J Exp Child Psychol 1998; 71: 211-234.

20.Lazarus RS, Folkman S. Stress, Appraisal and Coping. New York Springer,1984. 21.Epstein S, Meier P. Constructive thinking: A broad coping variable with specific

components. J Pers Soc Psychol 1989, 57: 332-350.

22.Bowlby J. Attachment and Loss, Vol. I. Attachment, Australia, Pimlico. 1997. 23.Collins NL, Read SJ. Adult attachment, working models and relationship

quality in dating couples. J Pers Soc Psychol 1990; 58: 644-663.

24.Shaver PR, Schahner DA, Mikulincer M. Attachment style, excessive

reassurence seeking, relationship processes and depression. Pers Soc Psychol Bull 2005; 31: 343-359.

25.Mikulincer M, Shaver PR. Attachment theory and emotions in close

relationships: Exploring the attachment-related dynamics of emotional reactions to relational events. Pers Relatsh 2005; 12: 149-168.

26.Mikulincer M. Adult attachment style and affect regulation: Strategic variations in self-appraisals. J Pers Soc Psychol 1998; 28: 420- 435.

27.Bowlby J. A Secure Base: Clinical Applications of Attachment Theory. London, Routledge. 1988.

28.Doron G, Kyrios M. Obsessive compulsive disorder: A review of possible specific internal represantations within a broader cognitive theory. Clin Psy-chol Rev 2005; 25: 415- 432.

29.Pacchierotti C, Bossini L, Castrogiovanni A, Pieraccini F, Sorece I, Castrogiovanni P. Attachment and panic disorder. Psychopathology 2002; 35: 347-354.

30.Ruiter CD, Van Ijzendoorn MH. Agoraphobia and anxious-ambivalent

attachment: An integrative review. J Anxiety Disord 1992; 6: 365-381.

31.Tasca GA, Kowal J, Balfour L, Ritchie K, Virley B, Bissada H. An attachment insecurity model of negative affect among women seeking treatment for an eating disorder. Eat Behav 2006; 7: 252-257.

32.Reis S, Grenyer BFS. Fearful attachment, working alliance and treatment response for individuals with major depression. Clin Psychol Psychother 2004;11: 414-424.

33.Cole-Dekte H, Kobak R. Attachment process in eating disorder and depression. J Consult Clin Psychol 1996; 64: 282-290.

34.Murphy B, Bates GW. Adult attachment style and vulnerability to depression. Pers Individ Dif 1997; 22: 835-844.

35.Sloman L, Gilbert P, Hasey G. Evolved mechanism in depression: The role and the interaction of attachment and social rank in depression. J Affect Disord 2003; 74: 107-121.

36.Wei M, Mallinckrodt B, Larson LM, Zakalik RA. Adult attachment, depressive symptoms, and validation from self versus others. J Couns Psychol 2005; 52: 368-377.

37.Strodl E, Noller P. The relationship of adult attachment dimensions to depression and agoraphobia. Pers Relatsh 2003; 10: 171-185.

38.Ciechanowski P, Sullivan M, Jensen M, Romano J, Summers H. The relationship of attachment style to depression, catastrophizing and health care utilization in patients with chronic pain. Pain 2003; 104: 627-637.

(16)

40.Fraley RC. Attachment stability from infancy to adulthood: Meta-analysis and dynamic modeling of developmental mechanisms. Pers Soc Psychol Rev 2002; 6: 123-151.

Referências

Documentos relacionados

José Diniz da Silva, entrevista em Camaratuba, 2013, entrevista retirada do projeto PIBIC,Camaratuba: Tecendo memórias nas cordas do tempo.. José Diniz da Silva, entrevista

Este diploma consagra variados crimes que, por habitualmente estarem ligados a uma certa organização e gerarem lucros avultados, vêm legitimar a aplicação da medida

Pensar na necessária prática interdisciplinar nos remete à análise do fazer cotidiano da prática docente do Assistente Social, espaço em que temos assistido, muitas vezes,

O resultado deste estudo viabilizou a constatação da violação do direito fundamental à convi- vência familiar e do prejuízo gerado ao processo de reintegração familiar no caso

A sala de estar tinha uma bow window virada a Sul (no primeiro andar a cobertura passa a varanda) com uma excelente panorâmica sobre o mar e comunicava com a sala de jantar através

Descrição O utilizador através de uma rede sem fios, consegue aceder a um portal, que após autenticação através do numero de telemóvel, um código e aceitar os termos e

Aqui devemos lembrar que para muito além das esforças estruturantes, as diferenças inerentes entre os atores influenciam o seu comportamento, portanto mesmo os

CONCLUSÕES: Antropometricamente a amostra está ajustada aos dados recolhidos na literatura nomeadamente na %MG; os valores da potência máxima aeróbia e VO2MÁX