• Nenhum resultado encontrado

A NOVEL OF A GENERATION OF WESTERN-ADMIRERS: SERVET-I FUNUN NOVEL <br> BATIYA HAYRAN BİR NESLİN ROMANI: SERVET-İ FÜNÛN ROMANI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2017

Share "A NOVEL OF A GENERATION OF WESTERN-ADMIRERS: SERVET-I FUNUN NOVEL <br> BATIYA HAYRAN BİR NESLİN ROMANI: SERVET-İ FÜNÛN ROMANI"

Copied!
50
0
0

Texto

(1)

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

BATIYA HAYRAN BİR NESLİN ROMANI:

SERVET-İ FÜNÛN ROMANI

Selma BAŞ

ÖZET

Servet-i Fünûn edebiyatı, Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatın Batılılaşma çabasının en yoğun ve en verimli son safhasıdır. Bu dönemde gerek çeviri faaliyet -leri gerekse Servet-i Fünûn başta olmak üzere dergilerde yer alan Batılı yazar, eser ve akımları tanıtan yazılar, Ba -tıya açılan önemli pencereler olarak dikkat çeker. Servet-i Fünûn döneminde Batı edebiyatının etkisi, sadece Batı -nın tanıtılması ya da çeviriler yapılması ile sınırlı kalmaz; aynı zamanda Batı edebiyatının özellikleri, eserlerde de etkisini gösterir. Bu makalede Servet-i Fünûn döneminde kaleme alınan romanlara yansıyan Batılı özellikler, ya -zarların sanat anlayışlarını belirleyen prensiplerin da -yandığı Batılı kaynaklar, Servet-i Fünûn edebiyatçılarının Batıya bakış ve onları yorumlayış şekilleri ortaya konul -maya çalışılacaktır. Edebi eserlerde karşımıza çıkan içe -rik, şekil, dil ve üslûba yönelik Batı edebiyatının etkileri belirlenerek, Servet-i Fünûn romanının edebiyat tarihimiz içindeki yerinden söz edilecektir.

Anahtar Kelimeler: Servet-i Fünûn edebiyatı,

Batı edebiyatı, realizm, natüralizm, psikolojik roman.

A NOVEL OF A GENERATION OF WESTERN-ADMIRERS: SERVET-I FUNUN NOVEL

ABSTRACT

Servet-i Fünûn literature is the last and most intensive stage of Westernization efforts in literature which started with the Tanzimat period. In this period,

Yrd. Doç Dr., Y(z(nc( Yıl Üniversitesi, Fen

(2)

314 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

translation activities and the articles in journals such as Servet-i Fünûn introducing the Western authors, works and trends appear as an important windows opening to the Western literature. In Servet-i Fünûn period, the effect of Western literature was not limited with introduction of Western literature or the translations, at the same time, the characteristics of Western literature influence the books which were written in this period. This paper attempts to determine the Western sources reflected in genres such as novel Servet-i Fünûn period; the western sources on which the principles determining artistic understanding of the authors; and the way Servet-i Fünûn period authors perceive and interpret the West. By determining the influence of Western literature on content, form, language and style in literary works, the role of Servet-i Fünûn literature on our literature history will be discussed.

Key Words: Servet-i Fünûn literature, Western

literature, realism, naturalism, psychological novel.

Giriş

Modern T(rk edebiyatı bir medeniyet krizi ile ba<lar

diyen Tanpınar, Tanzimat tan itibaren yeni T(rk edebiyatının bir medeniyet deği<mesinin sonucu olarak doğduğunu vurgular.1 Tanzimat döneminde T(rk edebiyatını ‛atılıla<tırma çabaları,

Servet-i F(nûn döneminde daha geni< kapsamlı ve daha bilinçli

bir boyut kazanır. ‛u dönemde ‛atıyla yakın bir temas kurulur. D(zenli bir mektep tahsili gören ve okul sıralarında en az bir ya

-bancı dil öğrenen Servet-i F(nûncular, ‛atıyı daha erken bir ya<ta

ve kendi eserlerinden tanıma <ansı yakalarlar. Servet-i F(nûn nes

-linin tek bir gayesi vardır o da edebiyata tamamen ‚vrupai bir gör(n(m kazandırmak. ‛u konuda da ba<arıyı yakaladıkları söy -lenebilir.

(3)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 315

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

‛u dönemde ‛atı edebiyatını tanıma, ondan etkilenme ve bu etkilenim boyutunu a<arak T(rk edebiyatına özg(n eserler kazandırma, bir s(reç olarak kar<ımıza çıkar. ‛u konuda atılacak ilk önemli adım, ‛atının öne çıkan eserlerini T(rkçeye çevirmektir. ‛u sayede ‛atının eserleri tanınmaya ba<lanacaktır. Diğer bir adım, Servet-i F(nûn edebiyatçılarının dergilerde, ba<ta musa

-habe-i edebiyye , tedkikat-ı edebiye s(tunları olmak (zere yaz

-dıkları yazılarla ‛atılı yazarlara, eserlerine ve ‛atılı akımlara dair bilgiler vermeleridir. Üç(nc( boyutu ise telif eserlere yansıyan ‛atılı özellikler olu<turur. Edebi eserlerdeki bu yansıma öncelikle etkilenilen yazarların, eserlerin ve akımların konu, teknik, duyu< tarzı, dil ve (slûp (zerinde olu<turduğu etkiler <eklindedir.

Tanzimat tan sonra gelen nesil, yepyeni ve ‚vrupaî bir edebiyat olu<turur. 5zellikle Servet-i F(nûn dan itibaren ‚vrupalı

örneklere sıkı bir <ekilde bağlı kalınır. ‛ir taraftan yeni v(cuda

gelen bu edebiyatın taze an anesi, diğer taraftan bu ‚vrupa yı adım adım takip etmek ihtiyacı T(rk <iirini ve edebiyatını çok uzaklara göt(r se deyeni ve ‚vrupalı olanın pe<inden ko<mamız bir zorunluluktu. Ç(nk( toplumun ön(nde iki seçenek vardı 5lmek ya da ‛atılıla<mak . T(rk toplumu da ya<ayabilmek iste

-ğiyle ‛atılıla<ır. ‛u yenile<en hayat tarzı içerisinde yeni bir edebi

-yat da arar. Hatta belli bir devreden sonra yeni ve ‚vrupalı ör

-neklere göre olu<turulan edebiyat, medeniyet yön(yle ‛atılıla<ma

yoluna da yön vermeye ba<lar. Edebiyat, toplumda yeni bir zihni

-yet olu<turması gerekliliğine dair (stleneceği görevin farkında olarak yeni bir âlem içinde yeni bir duyu< tarzını, yepyeni unsur

-ları içeren bir muhayyile ile g(zellik denilen estetik gayeyi

ger-çekle<tirecektir. ‛u i<i haklı, me<ru ve zaruri olarak gören Tan

-pınar, bizim gibi kendi geçmi<inde olgun bir sanat ve edebiyat geleneğine sahip olan milletlerin kendi geleneğine sırtını dönerek yeni bir edebiyat yapmalarının pek de m(mk(n olamayacağını söyler.2

‛u gör(<, daha çok belli bir geleneğe dayanan <iir t(r( için geçerlidir. ‛u nedenle Servet-i F(nûn romancıları, <airlerinden

daha ‚vrupaî dir. Ç(nk( <iir alanında asırlara dayanan bir gele

-nek vardı ve <airler ‛atı dan önce bu gele-nekten besleniyor ve

(4)

316 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

aldıkları bazı özellikleri devam ettiriyorlardı. Romancılara örnek olanlar ise ya ‛atı etkisinde kalan Tanzimat yazarları ya da ‛atılı yazarlardır. ‛u da onları doğrudan ‛atılı roman ve hikâyeye bağ -lar.3

Tanpınar a göre Servet-i F(nûncuların ‛atıya yöneli<i, ge

-nel ve platonik bir hayranlık duymanın çok ötesinde bir anlam ta<ımaktadır. Onların, <iirde parnasizm ve sembolizm roman ve hikâyede realizm ve nat(ralizm fikir boyutunda da pozitivizm gibi akımları benimsemeleri sonucunda eskiye dair bir kapı kapa

-nır. Onların yöneldikleri örnekler, <ekilde, gör(< ve duyu< tar

-zında, dilde derin ve kökten deği<meyi zorunlu hale getirir.4 Halid Ziya, Tanzimat edebiyatından kendi dönemlerine gelinceye kadar ‛atı edebiyatı ile kurulan bağları ve kendilerinin

bu konuda attıkları adımları <öyle açıklar Tanzimat edebiyatı, meselâ Fransız edebiyatıyle m(nasebetinde Chateaubriand la Volney den, nazımda da Corneille ve Racine leri ihmal ederek, ancak Victor Hugo nun sanatının ba<langıcından Lamartine e ve Musset ye kadar inmi<ken, Edebiyat-ı Cedide aradaki uzun mesa

-feyi, ancak genç bacaklarda bulunabilecek bir kuvvet ve cesaretle, yalnız bir hamlede a<ıvermi< ve b(t(n son çağ edebiyatını kucak

-layarak, kendisiyle aynı ya<ta ve aynı çağda bulunan ‛atı edebi

-yatı <ahsiyetleriyle birlikte ya<amaya ba<lamı<tı. 5

H(seyin Cahit ise topluluğun ‛atıya yöneli<inin ta<ıdığı anlamı <öyle değerlendirir Servet-i F(nûn muharrirlerinin ede

-biyat tarihinde ölmez hizmetleri Tanzimat ede-biyatı ile ba<layan garplıla<ma cereyanına kat î ve nihaî <eklini vermeleridir. Servet

-i F(nûn merhales-inden sonradır k-i T(rk-iye de garbın telakk-is-i dairesinde bir edebiyat vardır denilebilir. Servet-i F(nûn bir teknik

getirdi. Servet-i F(nûn bir istikamet gösterdi. İ<te bu kadar, Servet

-i F(nûn b-ir edeb-iyat -inh-isarı değ-ild-ir. Kend-is-inden sonra gelen nesillere, hiç deği<meyecek kalıplar bırakmak, daima içinde y(r(

3‚hmet 5zdemir, Tevfik Fikret Hayatı-Sanatı-Eserleri, ‛oğaziçi Yayınları, İstanbul , s. .

4‚. Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal, Dergâh Yay., İstanbul , s. 83.

(5)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 317

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

necek çığırlar açmak iddiasında bulunmadı. ‛ilakis edebiyat saha

-sına san atın hakkı ve <artı olan h(rriyeti getirmek istiyordu.

Koy-duğu prensip bu idi. Servet-i F(nûn dar bir edebiyat mektebi

v(cuda getirmedi. Hatta sıkı manasile bir edebiyat mektebi bile değildir, bir prensip ilanıdır, edebiyat hukuku beyannamesidir. 6

‛ir ‚vrupalının eğer ara<tırırsa bizde kendine en yakın bulacağı edebiyatın Servet-i F(nûn olduğunu söyleyen H(seyin

Cahit, bu konu etrafındaki gör(<lerini <öyle özetler ‚vrupa da edebiyat kelimesinden anla<ılan mananın tam kar<ılığı olan ede

-biyat, bizde, bence, Servet-i F(nûnla ba<lar. Servet-i F(nûn

edebi-yatıyladır ki bizim edebiyatımız da ‚vrupa kılığı takınmı<, mede

-niyet <eklini almı<tır. 7

Servet-i F(nûn döneminde öne çıkan t(rlerden biri de ro

-mandır. Tanzimat ta ilk örnekleri verilmeye çalı<ılan romanın, bu dönemde ‛atılı tekniğe uygun ‚vrupaî örnekleri ba<arıyla sergile

-nir. T(rk edebiyatında romancılığın babası olarak kabul edilen Halid Ziya nın bu ba<arıda b(y(k bir payı vardır. Servet-i F(nûn

nesrinin (zerinde geli<tiği esasları o belirler ve bunların nasıl uy

-gulanacağını eserleriyle o gösterir. Halid Ziya yı ba<ta Mehmed Rauf olmak (zere H(seyin Cahit, ‚hmet Hikmet, Saffet Nezihi

gibi isimlerin eserleri destekler.

‛izde asıl romancılığın Halid Ziya ile ba<ladığını belirten Tanpınar, romancılıkta kazanılacak her zaferde onun payı olaca

-ğını söyler. Kökl( bir cemiyet gör(<(n(n etrafında toplanmayan Halid Ziya nın eseri, devrinde moda olan Fransız romanında kalır. Halid Ziya yı bir yol açıcı olarak görmeyen Tanpınar, onları <u yönden mazur gör(r Malherbe sokağı dinledi, Dickens sokağı

edebiyata soktu. Pu<kin de de sokağın anahtarı vardı. ‛u si

-hirli anahtar, hiçbir zaman Hâlid Ziya nın eline geçmedi. Fakat bu, ne kendisinin, ne de neslinin kabahatidir bu, bir tarihî zaruretti. Garb k(lt(r(ne çok eski, çok kuvvetli bir gelenekle y(kl( olarak

girmi<tik. ‛u y(zden kolay adaptasyonlarla i<e ba<ladık. ‛irden

-bire b(t(n bu bağları kırarak denize atılmak için ba<ka t(rl( bir alet lâzımdı. 8

6 Kurdakul, age., s. 39. 7 Age., s. 40.

(6)

318 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

Servet-i F(nûn edebiyatı, Tanzimat edebiyatı gibi y(z(n(

‛atıya döner. ‚ncak her iki dönemin ‛atıya bakı<ları ve hareket noktaları birbirinden farklıdır Kendilerine ‚vrupa yı, özellikle Fransız edebiyatını <a<maz bir örnek olarak alan ve edebiyatımızı kökten modernle<tirmek amacı ile yola çıkan Servet-i

F(nûncularda, Tanzimat döneminde gör(len Doğu-‛atı ikiliğine

ve sentez endi<elerine rastlanmaz. Onlar kökten ve toptan ‛atılı

-la<ma yanlısıdırlar. Sanat konusunda asıl d(<(nceleri, ‛atılı tek

-niklere ve t(rlere kar<ı edebiyatımızın kapılarını ardına kadar açmak, örnek aldıkları eserler ayarında (r(nler verebilmektir. Bu

alanda yeterince ‛atılı olduklarını, mesela bizde geçmi<i çok yeni olan modern roman alanında ‛atılı örneklerle rahatça boy ölç(<e

-bilecek olgunlukta eserler yazdıklarını kabul etmek gerekir. ‛u ba<arıda en b(y(k pay, hiç <(phesiz ki Halid Ziya ya d(<er. 9

Halid Ziya, bir senteze varmayı amaçlamayan tavrını,

Mai ve Siyah romanında da ortaya koyar. Orhan Koçak, bu

romandaki Doğu-‛atı kar<ıtlığını psikanalitik bakı< açısıyla bir

ideal-superego kar<ıtlığı olarak ele alır. Koçak, Mai ve Siyahı

çocukluğun yitirilmi< narsisizminin ikamesi olan a<k ve sanat emelleriyle görev ve suçluluk duyguları arasındaki çatı<mada böl(nm(< bir kahramanın, böl(n(p hareketsiz kalmı< egonun romanı olarak yorumluyordu. ‚hmed Cemil ‛atı dan devralınan, bu y(zden de her zaman çoktan kaptırılmı< olan ideallerle, bu

idealin penceresinden bakıldığında sakil d(<m(< romanda

meziyet sahibi herkese d(<man, her zaman bedbaht ve biçare,

kindar ve hasud Raci nin temsil ettiği alaycı ve suçlayıcı gelenek arasında, yaldızlı emellerle yerli geleneğin dayattığı suçluluk duygusu arasında mekik dokuyor, ruhsal yapıyı olu<turan Narkissos ekseniyle Oidipus ekseni romanda bir t(rl( b(t(nle<emiyordur. ‛u iki eksen b(t(nle<emediği için sonunda

suçlayıcı geleneğe teslim olur ‚hmed Cemil. 10

9 Cahit Kavcar, Batılılaşma Açısından Servet-i Fünun Romanı, KTBY., Ankara 1985, s. 63-64.

(7)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 319

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

Halid Ziya, Aşk-ı Memnuromanında da ne -yaygın bir gö

-r(< olarak belirtildiği gibi- ‛atılıla<ma sorunundan söz eder, ne de

ahlaksal bir bildiri ortaya koymaya çalı<ır. ‛erna Moran a göre

Aşk-ı Memnu topluma değil, bireye ve bireyler arası ili<kiye dö

-n(k romanlardandır. 11 Ramazan Kaplan da bu gör(<e paralel olarak bu romanı her roman ki<isinin kendi iradesi etrafında geli

-<en bireysel hayatların romanı olarak gör(r. Ona göre Aşk-ı Memnu, bireysel anlayı< ve tutumlar çevresinde d(<(nce dokusu

olu<mu< ve biçimlenmi< bir romandır. ‛undan dolayıdır ki, romanı, ‛atılı ya<ayı< ya da sosyal yapı ile ili<kilendirerek ele almak pek doğru değildir. Ç(nk( romanda, roman ki<ilerinin ne ‛atılıla<ma kapsamında gör(lebilecek gör(<, d(<(nce ve sıkıntı

-ları vardır, ne de romanın alacağı biçimde sosyal yapıdan kay

-naklanan sorunlardan söz edilebilir. 12

Servet-i F(nûn döneminin Tanzimat döneminden bir

farkı da belli yönlerden ‛atının örnek alınmasından çok, ‛atıya

hayranlık duyacak boyutta, b(t(n(yle ‛atılılıla<madan yana

olması ve bu konuda a<ırılığa kaçmasıdır. Mehmed Rauf, Fransız Edebiyat ve Lisânı Tarihi adlı eseri okurken burada söz( edilen Flaubert, Zola, Goncourt, Daudet, Maupassant gibi yazarları ve eserlerini hatırlayınca bizde neden böyle eserler yazılmadığına

esef eder. 13

H(seyin Cahit ise kendilerinde ‛atının uyandırdığı hay

-ranlığın vardığı uç noktayı <öyle ortaya koyar. O yıllarda Halid Ziya yı tanımadıklarını, bunun Mehmed Rauf da bir <a<kınlık ya

-rattığını belirten yazar, bunun nedeninin Fransız eserlerinden ba<ka hiçbir esere ya<ama hakkı vermemeleri olduğunu ve bunun da o zamana kadar Halid Ziya gibi bir yazara ilgisiz kalmaları so

-nucunu doğurduğunu ifade eder.14

11 Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış , , İleti<im Yay., İstanbul , s. .

12Ramazan Kaplan, ‚<k-ı Memnu Evinde ‛ir Yabancı ‚dam , Hece Türk Romanı 5zel Sayısı, S. / / , Mayıs/Haziran/Temmuz 2002, s. 550-551.

13 Mehmed Rauf’un Anıları, Haz. Rahim Tarım, 5zg(r Yay., İstanbul . s. -239.

(8)

320 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

Edebiyat-ı Cedideciler, Tanzimat ın I. neslinden farklı bir

çizgiye sahiptirler. Karamsar, hayata k(sm(< olan yazarlar, siya

-sete ve toplumsal sorunlara da sırtını dönm(<t(r. ‛u nedenle ro

-manlarındaki kahramanlar da kendileri gibi hayata yenik d(<m(<, hayal kırıklığına uğramı< duygusal ki<ilerdir. Halka hitap etmek

gibi bir amaçları olmadığı gibi aydınlara seslenen eserlerinde bile

yararlı olma amacını ta<ımazlar. Kendi çevrelerini çirkin bulan, ‛atı ya ve onun edebiyatına hayran bu yazarlar teselliyi g(

-zel de, onu da ‛atı modeli sanatta arayan bireyci yazarlardır.15

Tanpınar, bu dönemi mektebe gidi< olarak

isimlendiren Yahya Kemal i de anarak bu dönemde edebiyatımızın ve hayatımızın meselelerini dı<arıya olan hayranlık duygusunun idare ettiğini söyler. ‛u nedenle dönem romanlarında çok dar bir akt(elin dı<ında kendi meselelerimizi ve

tarihimizi bulamayız. Fikret ba<ta olmak (zere topluluk edebiyatçıları devam fikrini kabul etmezler. H(seyin Cahit eskiye bir <ey borçlu olmadıklarını söyler. ‛una rağmen zihni çalı<ma, çağrılar, (mitler ve nihayetiyle davranı<larıyla insanın kendisi, belki zaruri <ekilde yerli, fakat bizden uzaktırlar. diyen Tanpınar, sözlerine <öyle devam eder Hepsinde iklim deği<tirmi< bir ağaç hali, bize ait çok esaslı bir <eyin yokluğundan gelen bir tad ve sıcaklık eksikliği vardı ve bu eksiklik denebilir ki, hayatımızın (st(ne en fazla eğilenlerde bile bu hayatı kucaklamaya mani oluyordu. 16

Servet-i F(nûn döneminde ‛atıya hayranlık sadece

y(zeysel bir etkilenmeyle sınırlı kalmaz. Onların bilinçli ve ciddi bir <ekilde yöneldikleri ‛atı edebiyatı ve bu doğrultuda ortaya

koydukları eserler, bazı yönlerden ele<tirilerin hedefi olsa da, T(rk

edebiyatının tamamen modern bir gör(n(m kazanmasını sağlar.

Servet-i F(nûn romanında gör(len ‛atı edebiyatıyla ilgili yansı

-malar <u <ekilde değerlendirilebilir:

15 Moran, age., s. 87.

(9)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 321

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

. Batıya Açılan Kapı: Batı Edebiyatı ve Süreli Yayınlar

Servet-i F(nûn döneminde ‛atı, daha çok yabancı

yazarların eserleri ile yerli-yabancı gazete ve dergiler aracılığıyla

tanınır. Dönem yazarları, ‛atıyla ilgili buldukları her <eyi okurlar

ve sanatlarındaki her <eyi ‛atı ya borçlu olduklarını d(<(n(rler.

Halid Ziya da ‚vrupa yı ve ‛atılı ya<ayı<ı, kitaplar yoluyla öğrendiğini belirtir. ‛u anlayı<, Halid Ziya nın romanlarında da kar<ımıza çıkar. En az bir yabancı dil bilen kahramanlar, ‛atı nın k(lt(r ve sanatını ‛atılı yazarların eserlerinden öğrenirler. Servet-i

F(nûn un ‛atı edebiyatına yöneli< çabalarının yansıdığı Mai ve Siyah, bu nedenle Servet-i F(nûn topluluğunun hem hayat, hem

de edebiyat beyannamesidir. 17Tanpınar, Mai ve Siyahı E debiyat-ı Cedide nin teklifleri kadar protestolardebiyat-ıyle de devrini veren be

-yannamesi olarak nitelendirir ve T(rkiye de nesli namına konu

-<an ilk eser olarak gör(r.18 ‛u açıdan bakılınca Mai ve Siyah zen-gin bir malzeme içerir. Romanda o dönemde hız kazanan eski

edebiyat-yeni edebiyat çatı<masından yeni bir <iir tarzı ve yeni bir

dil olu<turma çabasına, dönemin basın hayatından, okunan ve çevrilen Fransızca eserlere varıncaya kadar birçok ayrıntı dikkat çeker.

Mai ve Siyahromanında ‚hmed Cemil, H(seyin Nazmi,

Victor Hugo takma adıyla anılan Hasan Lâtif ‛ey ve s(rekli ‚l

-manca, Fransızca kitaplarla dola<an Fatin Dilâver Efendi, hep ‛a

-tılı eserleri okurlar. ‚hmed Cemil ile H(seyin Nazmi, bir g(n ki

-tapçının vitrininde Haraucourt un L’âme Nueadlı eserini gör(rler. H(seyin Nazmi nin zengin bir k(t(phanesi vardır. Hemen hepsi Fransızca olan bu eserler arasında Lamartine, Hugo, Musset, Heredia, T. ‛onville, Coppée, Haraucourt, Sylvestre, Mendes, Verlain gibi isimlerin eserleri yer alır. ‚hmed Cemil, ak<am eve

dön(nceMusset nin Gecelerini, Hugo nun Düşüncelerini ve tiyatro

eserlerini okumayı alı<kanlık haline getirmi<tir. ‚yrıca Corneille ve Racine in acıklı manzum tiyatro eserlerini okur.19

17Turan Alptekin,Bir Kültür Bir İnsan- Ahmet Hamdi Tanpınar ve Edebiyatımıza Bakışlar, Nakı<lar Yayınevi, İstanbul , s. 90.

(10)

322 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

Mai ve Siyahın s(r(klenen insanı ‚hmed Cemil ile arka

-da<ı H(seyin Nazmi, tam bir okuma cinneti geçirirler. Ellerine geçen her eseri okurlar. 5nce hikâye, sonra da tarih kitaplarını okurlar. ‛unlardan bıktıktan sonra aradıkları <eyin <iir olduğunu fark ederler. Ellerine aldıkları ilk <iir kitabı Edmond Haraucourt un L’âme Nue adlı <iir kitabıdır. Çevirisini yaptıkları <iirden aynı tadı alamazlar. ‛irçok eser okuduktan sonra <iir de söylemeye ba<larlar. Fransız <iiri onların ufkunu açar. Çeviri ça

-baları onların dil zevkini geli<tirir. O zamana kadar yaptıkları de -nemeleri atarlar. Yeniden okumaya ba<larlar. 5nce okumak, duy

-gularını terbiye etmek lâzım olacağını anlamı<lardır. Servet-i

F(nûncular gibi romantiklere gelinceye kadar kendilerini cezp

edecek eserler bulamazlar. 20

Romanın ba<ki<isi ‚hmed Cemil, bir <airdir. ‛atılı esaslara dayalı yeni bir <iir olu<turma hayali kurar. ‚hmed Cemil, babasını kaybedince ailenin geçimini Fransızcadan yapacağı çevirilerle sağlamaya karar verir. ‚rkada<ı H(seyin Nazmi ile hangi eserleri çevirmesi gerektiğini tartı<ırlar. D(<(nd(kleri eserler hep Fransız edebiyatının önemli eserleridir. H(seyin Nazmi Lamartine den Raphaéli çevirmesini önerir. ‚hmed Cemil in aklındaki isim ise Musset nin İbnü’l- Asrın Sergüzeştidir. Sonunda Lamartine nin eserini tercih ederler. ‚hmed Cemil, önceki dönemlerden farklı olarak <ekil ve muhtevayı eserin aslına uygun bir biçimde çevirmeye çalı<ır ve bundan dolayı kar<ıla<tığı zorlukları anlatır. Kitapçının çevirmesini istediği eser Hırsızın Kızı

adında pop(ler bir romandır. ‚hmed Cemil, kendilerinin tercih

ettikleri eserlerin yanında bu sıradan romanı çevirmekten utanç

duyar ve adının belirtilmemesi kaydıyla bu kitabı çevirmeyi kabul eder. Lamartine den, Musset den sonra Hırsızın Kızı! Daima

hulyalarımızın sonu bu değil mi? sözleriyle bu durumun

kendi-sinde yarattığı hayal kırıklığını ifade eder. ‚hmed Cemil, Fran

-sızca mecmualardan ve bu tarz pop(ler romanlardan yaptığı çevi

-rileri sanat gayesi g(tmeden geçimini sağlamak amacıyla yapmak zorunda kalır. ‛u nedenle eve dönd(ğ( zaman tek zevki ve l(ks( minderin (zerine boylu boyunca uzanarak Musset nin Gecelerini,

Hugo nun Temâşâlarını, Lamartine in Tefekküratını okumak olur.

(11)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 323

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

Ç(nk( ailesinin geçimini sağlamak zorunda kaldığı bu hayat m(

-cadelesinde ‚hmed Cemil in tek dayanağı, ‛atılı edebiyatçıların eserleri ve ‛atılı esaslara göre <ekillendirmeye çalı<tığı <iir kitabı

-dır.21

Aşk-ı Memnuda da okuma faaliyeti gör(l(r. ‚dnan ‛ey bazen okur. ‛ehl(l, kadın ruhunu çok iyi okuyan yazar olarak görd(ğ( ‛audelaire e hayrandır. Nihal, okumayı sevse de Mlle de

Courton, genç kızların roman okumasını uygun görmez, kendisi ise ‚. Dumas ba<ta olmak (zere ‛atılı yazarları okur. Nemidede

Nemide nin babası Şevket ‛ey, yemekten sonra k(t(phanesinde

kitap okur. Ferdi ve Şürekâsında Hacer, Bir Ölünün Defterinde

Vecdi ile Nigâr, bol bol kitap okurlar. En b(y(k eğlenceleri kitap

-lardır.22 Nesl-i Ahîr romanında da S(leyman N(zhet, Pierre Loti nin oryantalizm kokan eserleri ni bakı< tarzı dolayısıyla beğenmese de i<leni<lerini beğenir. Romanda Fransız oyuncu

Janet, Loti nin eserleriyle zehirlenmi< biri olarak sunulur.23

Mehmed Rauf un romanlarına gelince Ferdâ-yı Garâmda Sermed, yabancı moda gazeteleri ve resimli dergilere ilaveten ‚. Daudet nin bir kitabını okur. Menekşenin ba<kahramanı ‛(lend, yerli yazarlardan hiçsöz etmezken s(rekli ‛atılı yazarları okuyan, İngilizce ve Fransızca bilen (nl( bir yazardır. En çok İngiliz <air Sheley i sever. Mehmed Rauf da Güzideromanının ba<ına ‛enim necib ve ulvî <airim Sheley notunu d(<erek bu romanı ona ithaf etmi< olur. ‚yrıca ‚lman Goethe, İtalyan Leopardi, Rus Pu<kin, Fransız Lamartine, Musset ve O. Feuillet yi anar. Romandaki k(l

-t(rl( bir kız olan Violet ise Lamartine ve Hugo ya hayrandır. Son Yıldız romanında Perran, daha çok a<k romanları okur. Her g(n

yeni kitap ve dergiler satın alır. Defînede ise Dr. Şakir Feyzi, ken

-disini Scherlock Holmes, ‚rsen L(pen ba<ta olmak (zere ‚v

-rupa nın ve ‚merika nın b(t(n cinai ve zabıta romanlarını oku

-mu< biri olarak tanıtır. Eylülde Suad ve Necib Karanfil ve

21 Zeynep Kerman, Halid Ziya Uşaklıgil’in Romanlarında Batılı Yaşayış Tarzı ile İlgili Unsurlar, ‚tat(rk K(lt(r Merkezi Yay., ‚nkara 1995, s. 92-94.

(12)

324 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

minde Yezdan, Pervin, Feriha; Böğürtlende M(jgan, bo< zamanla

-rını kitap okumakla geçirirler.24

H(seyin Cahit in Hayal İçinde romanının ba<kahramanı Nezih, yazarın kendisine ve nesline benzemesi yön(yle dikkat çeker. Okul yıllarında çok sayıda Fransızca eser okuduğu için

ar-kada<larıyla girdiği kadın ve a<k ile ilgili tartı<malarda farklılığını

hissettirir. Derste Montepin, Richebourg, J. Verne, Ohnet gibi

ya-zarların eserlerini okur. Tıpkı H(seyin Cahit gibi Nezih de Ohnet in Dette de Haine adlı eserini çevirmeye çalı<ır. Romanda

Nezih, Servet-i F(nûncular gibi, realist bir roman ve hikâye yazarı

olmak idealini ta<ıyan ve bu tarzda birkaç eseri de yayımlanmı<

biri olarak sunulur.25

Saffetî Ziya nın bu dönemde yazdığı Salon Köşelerinde

ro-manının ba<ki<isi Şekip de Fransızedebiyatından birçok eser okur. Maupassant ın Fort Comme la Mort (Ölüm Kadar Kuvvetli romanı

-nın ve ‛alzac ın romanları-nın kahramanları ile kendisi arasında özde<likler kurar. Okuma meraklısı Lidya ile Şekip, Corneille in Le Cidi (zerinde konu<urlar.26

Romanlarda ayrıca, adlarına ve özelliklerine pek değinil

-memekle birlikte, yerli-yabancı gazete ve dergilerden söz edilir.

Okunan gazetelerin çoğu yabancıdır. Kahramanlar b(t(n bu ga

-zeteleri, g(nl(k olayları izlemek, terc(me yapmak, fikir seviyele

-rini geli<tirmek veya edebî zevk için okurlar. Romanlarda o dö

-nemde yaygın olan yabancı moda gazeteleri, örg(

-mobilya-deko-rasyonla ilgili resimli kadın dergileri, çay-balo-dans âlemlerinin

yer aldığı g(nl(k gazeteler göze çarpar.27

. Bir Neslin Romanı/ Yazar-Eser Bütünleşmesi

Servet-i F(nûn romanı, sadece kendi yazarlarının anlayı<

-larını değil, yazıldıkları dönemi de yansıtır. ‛u açıdan yazılan

24 Kavcar, age., s. 30-32.

255. Faruk Huyug(zel, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Hayatı ve Edebî Eserleri Üzerinde Bir Araştırma, Ege Üniversitesi Edebiyat Fak(ltesi Yay., İzmir , s. , .

(13)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 325

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

eserlerle yazarları ve dönemleri arasında da önemli paralellikler göze çarpar. ‛u dönemde yazarların beslendikleri en b(y(k kay

-nak olan ‛atı k(lt(r ve medeniyeti romanlarda da gör(n(rl(k kazanır.

Romanlarda kahramanlar, ‛atıyla bir <ekilde temas halin

-dedir. Kimi, ‛atıya seyahat eder ya da orada eğitim gör(r kimi dı< görevler (stlenir. Karakterlerin birçoğu, modern okullarda ya da

yabancı okullarda en az bir yabancı dil öğrenerek iyi bir eğitim alır. ‛unları özel dersler takip eder. ‛u nedenle kahramanlar ge

-nellikle ‛atı k(lt(r(ne ve yeniliklere açık, sanat ve zevk yön(nden geli<mi<, ‛atının davranı< ve eğlence tarzını bilen ki<ilerdir.28

Mai ve Siyahromanı ba<ta olmak (zere Servet-i F(nûn ro

-manlarının çoğunda ‛atıdan beslenen yeni edebiyata, özellikle de <iire dair meselelere yer verilir. K(ç(k ya<ta <iir yazmaya merak saran, ancak nesre yoğunla<ması gerektiği konusunda uyarılan Halid Ziya, T(rkçede ve Fransızcada <iirle ilgili bilgiler edinmek

-ten de kendini alamaz ve bu fikirleri, Mai ve Siyahta ‚hmed Ce

-mil in ağzından aktarır.29 Zaten roman kahramanlarının birçoğu -nun aynı zamanda <air ya da yazar olması, bu durumu kaçınılmaz kılar. ‛unları belirtecek olursak Mai ve Siyahta ‚hmed Cemil,

H(seyin Nazmi, Fatin Dilâver Efendi Bir Ölünün Defterinde H(

-sam; Ferdi ve Şürekâsında İsmail Tayfur Genç Kız Kalbinde ‛ehiç

Menekşede ‛(lend Son Yıldızda Fahri Cemal; Hayal İçindede Ne -zih; Salon Köşelerinde Şekip, <air ya da yazardırlar. ‛unların dı

-<ında kalan kahramanlar da amatörce ya da çok iyi bir okuyucu olarak ‛atı edebiyatına yakın bir ilgi duyarlar.30

Halid Ziya, Mehmed Rauf ile eserleri arasındaki yakın bağı, yine ‛atıda görd(ğ( benzer örneklerden hareketle açıklar. Ona göre eserlerdeki ki<ilere hâkim olan sanatçının yaratıcı d(

-<(ncesi, ruhu onun soluğudur. ‛u ki<ilerde yaratıcının kendisin

-den b(t(n(yle soyutlanabilmesine pek seyrek rastlanır. Çoğun

-lukla bunlar derileri altında saklanan asıl ki<iliğin ta kendisidir. Onun içindir ki inceledikleri eserlerin dil, (slûp ve biçim çe<idin

28 Kavcar, age., s. 49-63.

29 Halid Ziya U<aklıgil, Sanata Dair III, Maarif Vekaleti Yay., İstanbul , .

(14)

326 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

den gecikmeyerek asıl ruhuna inmeye-girmeye ve böyle derinlere

inerken onun içinde yazarın kendisini bulmaya çalı<an ele<tiriciler, örneğin Sainte-Beuve, Hyppolite Taine, Paul Bourget, Julez

Lemaître, Emile Faguet gibi ustalar s(rekli olarak eseri yazanın en özel ya<ayı<ına, çok gizli ser(venlerine, a<klarına, mektuplarına kadar parmaklarını uzatarak bunları de<erler ve böylelikle eserle yaratıcısını birbirine bağlayacak iplikler örerek birini anlarken, ötekini çöz(mleme, ikincisini s(zgeçten geçirirken ötekini yorum

-lama imkânı elde etmi< olurlar. Ve ele<tirme de budur. Halid Ziya ya göre Mehmed Rauf da hiçbir eserinde kendisini soyutlama

gereği duymaz. ‛(t(n kahramanlarının duygu, d(<(nce ve davra

-nı<larıyla özde<le<ir. Kahramanların ba<ına gelen olaylar yazarın ba<ına geldiğinde ne yaparsa, ki<iler de bunları yapar.31

Halid Ziya nın Mehmed Rauf ile ilgili bu d(<(nceleri, bir

anlamda topluluğun diğer yazarları için de geçerlidir. Ç(nk( ro

-manlarda öne çıkan ki<ilerin çoğu, Servet-i F(nûn neslinin özel

-liklerini ta<ır. ‛atılı eğitim ve k(lt(re sahip, aydın ya da sanatkâr olan bu ki<ilerin tercih edilmesindeki bir diğer neden yazarların kendilerini eserlerinde gizlememeleridir. Selçuk Çıkla ya göre bunun bir nedeni de yazarların T(rk toplumunda, bir an önce kendileri gibi d(<(nen ve ya<ayan insanların hâkim olmasını is

-teme leridir. G(n(n <artlarını göz ön(nde bulundurarak birçok

meseleyi ele alan Servet-i F(nûncuların, sosyal alandan eğitim ve

basın-yayına, fert hak ve özg(rl(klerinden toplum ya<amına ka

-dar dolaylı veya dolaysız olarak dile getirdikleri her fikir ve yeni

-lik, T(rk toplumunun ilerlemesini sağlamak yolunda zihinlere

kazınmak istenen unsurlardır. 32

Servet-i F(nûn romanında Halid Ziya yla birlikte yazarın

kahramanına bakı<ı da deği<ir. Tanzimat yazarları, ‛atıdan etki

-lenme problemini, z(ppe kar<ıtı bir komedi ya da Ekrem deki gibi kara parodi ile sınırlı tutarken; bu problem Halid Ziya ile birlikte

trajik bir çatı<manın konusu haline gelir. Kahramanların etki

-lenmeye açık olu<ları hastalıklı, ama aynı zamanda insani de olan

31 Halid Ziya U<aklıgil, Kırk Yıl, Haz. Şemsettin Kutlu, İnkılâp Yayınevi, İstanbul 1987, s. 584-585.

(15)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 327

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

içsel eksiğinin, giderilmez muhtaçlığının bir parçasıdır. Oğuz ‚tay ın bu konudaki d(<(ncelerini de dikkate alan Nurdan G(rbilek <u sonuca varır H(seyin Nazmi nin deyi<iyle Garp tan toplanmı< tohumların Şark g(ne<inde açan çiçeklerinden olu<a

-caktır ‚hmed Cemil in yapıtı ama Halid Ziya kahramanlarını b(t(n emelleri gibi bu narsistik çabanın, bu emel çiçeği nin ken

-disi de tohum halinde kalmaya yazgılıdır. Halid Ziya nın önceki Tanzimat yazarlarından esas farkı da burada aranmalıdır. Kahra

-manlarının kırık hayatları nı bir alay, bir yergi, bir komedi konusu yapmıyor, tersine o kırıklıkta, o muhtaçlıkta, o tutunamamı<lıkta kendi yapıtının yazgısını görebiliyordur artık yazar. 33

Edebiyat-ı Cedîde romanı hamlesi, durdurulmu< bir ce

-miyetin roman hamlesidir. Edebiyat-ı Cedîde de bir kelime var

Kaçma h(lyaya, eve, ba<ka d(nyaya. HalidZiya eve kaçar, Fikret bizzat Â<iyan a kaçar. 34 diyen Tanpınar a göre Mai ve Siyah da muhitten, k(ç(k hislere ve aileye kaçı<ın romanıdır. ‛urada yeni bir tip insan olan ‚hmed Cemil, kendi etrafında döner kendine kapanmı< bir ahlâktır ama ‚vrupalı bir ahlâktır. 35

Aşk-ı Memnu romanında da yazar ve eseri arasında dolaylı bir etkile<imden söz etmek m(mk(nd(r. ‛u romanda aynalı sahneden söz eden Nurdan G(rbilek, bu sahneyi sadece çarpıcı narsistik içeriğiyle değil, ‛ihter i aynada sanki kendini

seyreder gibi seyreden bir yazarın bakı< açısını yansıtıyor olması

açısından da önemli bulur. Yazarın bakı<ına dolayısıyla da romanına yansıyan kadın ruhu (zerinde durur ve bunu Flaubert ve romanı (zeriden <öyle anlamlandırmaya çalı<ır ‚ndreas

Huyssen, Flaubert in (nl( Madam ‛ovary benim! itirafında,

yazarın hayali bir kadınlıkla böyle özde<le<mesinde, erkekliği i< ve end(stri, bilim ve hukuk alanlarıyla, yani eylem, giri<im ve ilerlemeyle özde<le<tiren burjuva toplumunda edebiyatın marjinalle<mesinin, yani erkeksi bir alan olmaktan çıkmasının payı olduğunu söyler. Halid Ziya nın ‛ihter i anlama çabasında da benzer bir deneyimin payı olmalıdır. ‛ihter i ba<tan çıkaran bir

33G(rbilek, age., s. 162.

34 ‚hmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Dersleri, Haz. Abdullah Uçman, YKY., İstanbul 2002, s. 64.

(16)

328 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

kadın ya da tersine fethedilmeyi bekleyen bir (lkeymi< gibi değil, ayna bağımlısı bir kadın z(ppe ya da sonu h(sranla bitecek bir ibret öyk(s(n(n çocuksu kahramanı olarak da değil, kendisinin de payla<tığı bir içsel eksiğin, bir tamlık özleminin öznesi olarak anlatabilmi<, kendi yazgısıyla ‛ihter inki arasında bir benzerlik kurmu<, kendini kadınsıla<ma olarak algılamı< bir edebi duru<un içinde bulmu< olmalıdır Halid Ziya. 36

3. Servet-i Fünûn Yazarları Yerli Hayatı mı Anlatıyor,

Efrencperestlik mi Yapıyor?

Servet-i F(nûn romanı hakkında gör(< ileri s(renlerin

birçoğu, bu dönem romanlarının daha çok bize ait olmayan bir

hayatı yansıttığı gör(<(nde birle<irler. ‛azı ara<tırmacılar ise ‛atıdan yansıyan unsurların yoğunluğuna rağmen bu dönem

romanlarında anlatılanların yazarların kendi hayatlarından izler

ta<ıdığı ve bu nedenle de bize özg( bir hayat olduğu gör(<(n(

ortaya koyarlar. ‛u yön(yle Servet-i F(nûn romanının ele aldığı

konular, ki<iler ve ya<am tarzı yön(yle milli mi yoksa ‛atının bir taklidi mi olduğu, tartı<ılan konular arasında yer alır.

Halid Ziya bir g(n Mehmed Rauf a eserlerinde bir gurup

tasviri yapınca ve bol tasvir kullanınca her <eyin tamam olduğunu d(<(nd(klerini oysa Daudet nin eserlerinden en m(kemmel bu

-lup bayıldıkları <eyin tasvirler değil, tasvir-i hayat olduğunu

anlatır.37 Mehmed Rauf da bu konuyla ilgili olarak kendi dönemlerinin romanlarını değerlendirirken H. Taine in Roman öyle bir aynadır ki hayat ve tabiatın b(t(n v(cûhu onda in ikâs eder söz(n( alıntılar. ‛u söze göre yazarın kendi ya<adığı hayatı ve etrafındakini tasvir etmesi gerektiğini, oysa dönemin eserle

-rinde en çok bulunmayan unsurların bunlar olduğunu itiraf eder. Ona göre Halid Ziya Mai ve Siyahda en çok bu noktaya dikkat

eder, hayatın sadece a<ktan ibaret olmadığını göstermek için de be<eri ihtirasların b(t(n unsurlarına hâkim olduğunu ortaya

(17)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 329

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

yar. ‛u nedenle bu romanda kendi çevrelerinin hayatını gör(rler.

Aşk-ı Memnuda ise bundan bir gölge vardır. 38

Eylül(n içinden çıktığı toplumun hayatıyla ilgisiz, top

-lumsal ve tarihsel gerçekliğin dı<ına d(<en bir roman olduğunu d(<(nen Nihayet ‚rslan, bu romanda da ki<ilerin toplumdan so

-yutlanmı< bir ortamda ya<atılmalarının asıl nedenini onların ‛atılı bir zihniyet, ahlak ve ya<am tarzına sahip olmalarına bağlar. Ki<i

-ler gör(n(<-leri, sanat zevk-leri, eğitim-leri, giyim tarzları, duygu ve d(<(nceleri, kadın ve erkek ili<kilerine bakı<ları yön(yle son de

-rece medeni ve ‛atılıdır. Kolektif bir ruhu yansıtmaktan çok birey

-sel bir tutum sergilerler. ‛u yön(yle yazar, kendi toplumuna uy

-mayan bir gerçeği objektif olarak yansıtmayı ba<arır. 39

Mustafa 5zbalcı ise ‛atılı ya<am unsurlarının öne çıktığı

Mehmed Rauf un, romanları ile asıl yapmak istediği <eyin ‛atılı ya<ayı<ın propagandasını yapmak, ‛atılıla<mayı savunmak ve dolayısıyla ‛atılı bir hayatı özendirmekten ibâret olduğunu söy

-ler. Yazarlarla romanlarındaki kahramanlar arasında ‛atılı bir

hayat s(rmeye özen göstermeleri, ferdiyetçi ve duygusal olmaları yön(yle benzerlikler olduğunu söyleyen 5zbalcı ya göre bu ki<iler Kendi dar çevreleri ve duygu d(nyaları içine sıkı<ıp kalmı<lardır. İçlerinden pek azı <uurlu ve gerekli bir Doğu-‛atı sentezine ula<a

-bilmi<tir. Çoğu basit bir taklitçi durumundadır. ‛u halleriyle de kendi <ahsiyetlerini kaybetmi<ler, kendi rûh iklimlerinden kop

-mu<lardır. ‛atıyı, ona herhangi bir tenkit yöneltmeden ve orada her <eyin daha iyi ve daha g(zel olduğu pe<in h(km(yle taklit ettikleri için de dejenerasyona uğramı<lardır. 40 Zaten Servet-i F(nûn yazarlarının yarattıkları karakterlerin de Doğu-‛atı sente

-zine varma gibi bir d(<(nceleri yoktur. ‛u y(zden romanlarda böylesi bir tutum ya da çaba ile kar<ıla<mayız.

Roman kahramanlarının kusurlu taraflarına ve a<ırı alaf

-ranga gör(n(mlerine rağmen Mehmed Rauf un romanlarındaki

38 Age., s. 237.

39 Nihayet ‚rslan, Eyl(l ya da ‛ir ‚<kın ‚nalizi , Hece Türk Romanı 5zel Sayısı, S. / / , Mayıs/Haziran/Temmuz , s. , 562-563.

(18)

330 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

ki<ilerin T(rk toplumunda her zaman rastlanılabilecek ki<ileri ele aldığını belirten 5zbalcı, bu nedenle de Servet-i F(nûn romanları

-nın T(rkiye deki ‛atılıla<ma hareketinin tarihî mâcerâsını sıhhatli olarak öğrenmek ve kavramak isteyenler tarafından ihmâl edil

-memeleri ve iyice tanınmaları gerektiğini vurgular.41

H(seyin Cahit in Hayat-ı Muhayyeladlı eseri ile Nazra-i

İltifat ve Muallim gibi bazı hikâyelerinde Thomas Morus, Campanella gibi d(<(n(rlerin sosyalist fikirlerinin de yansıması gör(l(r. Yazar, hikâyelerinin birçoğunda kendi nesline benzeyen insanların hayat kar<ısındaki ezili<ini, acılarını ve hayal kırıklıkla

-rını konu edinir. İstanbul un yanı sıra ‚vrupa nın (nl( eğlence merkezlerinde ya<anan zevk ve sefahat hayatını ve a<kları ele alır.42

‛u dönemde yazılan birçok romanda ‛atılı ya<ama açılan bir kapı da yabancılar, melezler ve azınlıklardır. ‛unlar daha çok ‚vrupa daki gibi t(ketime dayanan mağazalarda, terzilerde, otel, lokanta, eğlence yerlerinde, tiyatrolarda kar<ımıza çıkan ve ‚v

-rupa hayatının çekici, canlı bir örneğini veren ki<ilerdir. ‛unlarla kurulan ili<kiler daha çok y(zeyseldir.43

Roman ve hikâyelerde ‛atılı tiplerin yoğun olarak ele alınmasının en uç örneğini H(seyin Cahit verir. Onun Hayat-ı Mu-hayyelkitabının ilginç yönlerinden biri de burada yer alan hikâ

-yeden sadece ikisinde yerli halkın hayatının konu edilmesi, geriye kalan hikâyede seçkin ki<ilerin, onunda ise Rumlar gibi azın

-lıklar ya da İstanbul a yerle<mi< tatlısu Frenkleri denilen Fransız, İngiliz, ‚lman, İtalyan olan ki<ilerin anlatılmı< olmasıdır. ‛u eserde ele alınan ki<ilerden bazılarının adları bile Fifi, Persifoni,

Hariklia, Mari, Liza, Julia, Valantin, Ri<ar, Röneka, Oldenberg kızkarde<ler, Mis Heri, Madam Sava vb. yazarın ‛atılı insanları ne yoğunlukta yansıttığını gözler ön(ne serer. Hayal İçinderomanında da benzer bir durum söz konusudur. ‛urada konu edilen kadınlar da Diapulo adını ta<ıyan (ç kız karde<tir. ‛u durum, yazarın eserlerindeki ki<i adlarını bile ‛atılı eserlere benzetme özentisin

-den doğmu< olabilir. Edebiyat-ı Cedide hikâyeci ve romancıları

41 Age., s. 253.

(19)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 331

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

içinde, kahramanlarını T(rk olmayan unsurlararasından seçmekte en a<ırıya giden yazar H(seyin Cahit tir. İ<te bu y(zdendir ki,

Edebiyat-ı Cedide nesircileri efrenc-perestlik Frenge taparlık ,

millî olmamak ve yerli hayatı aksettirmemek le suçlandırılmı<

-lardır. ‛u yargı, aydın çevrelerin konu edildiği eserlerin dı<ında halkın g(nl(k ya<amını i<leyen ve sadece iki hikâyesinde T(rk olmayan unsurlara yer veren Halid Ziya için doğru değildir. H(

-seyin Cahit, eserlerinde öne çıkan bu durumun nedenini ‚bd(l

-hamit döneminin ağır sans(r <artlarına bağlasa da siyasete yer vermemek kaydıyla T(rk halkının g(nl(k hayatını i<leyen Halid Ziya nın birçok eserinin sans(re takılmamı< olması, yazarın bu d(<(ncelerinin doğru olmadığını gösterir.44 Ancak Mehmed Rauf un hikâyelerinde de -H(seyin Cahit kadar yoğun olmasa da-

Fransız, Rus, ‚vustralyalı ki<ilere ve Rum azınlıklara yer verildiği gör(l(r.45

H(seyin Cahit, bu dönemde yazdığı bazı yazılarda

-kendi uygulamasıyla çeli<kili olarak- ‚vrupa nın doğrudan taklit edilmemesi, sadece evrensel kuralların alınarak bunların kendi

zaman, mekân ve yeteneklerimize göre <ekillendirilerek milli (r(nler olu<turulması gerektiğini vurgular. ‚rtık ‛atıyı taklitten

kurtularak kendi ruhumuzu yansıtan, bize özg( milli bir edebiyat

olu<turulması zorunluluğunu sık sık tekrarlar. Suat Hizarcı ya göre H(seyin Cahit in o dönemde daha çok aydın ya da azınlıklar ile tatlısu Frenklerinin hayatını konu edinmesindeki asıl neden yerli hayatı tanımaması değil, ‚vrupa hayranlığıyle sarho< bir halde ya<adığı o devirde, seçkin ki<iler dı<ındaki hayatı sevmemesidir. Yazar, bu yön(yle istisna yı değil, umumi yi ele almayı benimseyen realist anlayı<a da ters d(<m(< olur.46

Hikâyelerinde yerli hayatı i<leyememe nedenini sans(re bağlayan H(seyin Cahit in <u sözleri dikkat çekicidir ‛(t(n g(n Sanat sanat içindir diye bağırırdık. Şiâr daha ziyade, sans(re kar<ı kendimizi m(dafaa etmek için kullandığımız bir kalkandı. 47

44Suat Hizarcı, Hüseyin Cahit Yalçın, Varlık Yay., İstanbul , s. 8-9.

45Huyug(zel,age., s. 146-147, 268. 46Hizarcı, age., s. 9-10.

(20)

332 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

‛ravo Maestro öyk(s( dolayısıyla milli yazmamak la suçlanan Halid Ziya da kendilerine yapı<tırılan Frenkseverlik yaf

-tasıyla ilgili gör(<lerini <öyle açıklar ‛izlere yöneltilen kusurlar

-dan ba<lıcası, yazılarımızın b(t(n(yle ‛atı çe<nisinde olmasıydı. ‛u kusuru bir kez bulduktan sonra artık bize o zamanın özellikle ortaya s(rd(ğ( deyimlerden birini Frenk-sever anlamındaki

Efrencperest sanını yapı<tırmakta gecikmediler. Hele biz roman

-cılar Ulusal değildik. Ulusal anlamına gelen milli deyiminin yan

-lı< anla<ı-lı<ı ve uygulanı<ı o zamandan ba<lamı<tı. Yeti<irdi ki bir roman yazan yazar, ki<ilerini bir kezcik olsun T(rk olmayan bir

ortamdan ve elemandan almı< olsun. ‛u bağı<lanamaz g(nahı i<leyince artık o, kalemini t(m(yle kendi (lkesinin gelenek ve gö

-reneklerine, (lkesinin insan tiplerine adasa bile eski anısını silmeyi ba<aramazdı. 48

Mehmed Rauf, ‛izde Roman ba<lıklı yazısında kendi dönemlerinin romanını ele<tirel bir gözle ele alır. Romanlarda sadece a<kın, <airane ihtirasların, bedbinlik ve (mitsizliğin, <iir ve musikinin öne çıkarılmasını doğru bulmaz. Ona göre sanat sanat içindir anlayı<ının bir an önce reddedilmesive (cra mahallelerde gezilerek zengin ya da fakir evlerin içinde ya<anan hayatların, toplumun içinde bulunduğu hallerin ve acıların yazılması gerekir. ‛u d(<(ncesinde bile Rauf un dayanak noktasını ‛atı edebiyatı olu<turur. Ç(nk( bug(n ‚vrupa da b(t(n edebiyat bir kisve-i

fenniye aldı, be<eriyetin ıslah ve tedavisi için çalı<an ulemâ ile be

-raber olarak çalı<ıyor, daha iyi bir insaniyet, daha mesut bir âtî için uğra<ıyor demektedir.49

Kenan ‚ky(z, bu dönem edebiyatının kendi ya<ayı<ımızı yansıtmadığı gör(<lerini doğru bulmaz. Dönem yazarlarının ro

-manlarında, bir yandan T(rk toplumunun nasıl ve ne ölç(de ‛atı

-lıla<tığını ortaya koyarken bir yandan da bunun kendilerince en uygun örneklerini vererek ‛atılıla<ma konusunda bir t(r yol gös

-tericilik yaptıklarını ve romanlardaki karakterlerin de b(t(n(yle yerli olduğunu savunur.50

48 U<aklıgil, Kırk Yıl, s. 537. 49 Age., s. 240-241.

(21)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 333

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

Selçuk Çıkla da içerik ve teknik yönden ‛atının etkisinde kalınan bu dönem romanlarında, benimsenen realizmin de bir gerekliliği olarak, o dönemin g(nl(k hayatını yansıtan çok sayıda

malzeme bulunduğunu belirtir. Çıkla ya göre o döneme dair ya

-zılan tarih kitapları, incelemeler, yerli-yabancı yazarların seyahat

ve hatıraları, fotoğraf ve resimler, Servet-i F(nûn romanında yer

alan olayların, d(<(ncelerin, sosyal hayatta ya<anan deği<iml

erin-dön(<(mlerin, gidilen mekânların o yılların g(nl(k hayatında da var olan unsurlar olduğunu desteklemektedir.51

Realist anlayı<a yaslanan Aşk-ı Memnu romanında da

Fransız romanının b(y(k bir etkisi vardır. Tanpınar a göre bizde kompozisyon yön(yle kuvvetli ilk roman olan eserin bizim

toplumumuzla alakası azdır.52‛erna Moran ise romanda ele alınan

ki<ileri yerli değil, evrensel ki<ilikler olarak gör(r. ‚dnan ‛ey, ‛ihter, Nihal ve Firdevs Hanım ın ki<iliklerinin öz( yerli öğelerle ör(lmemi<tir ve bunların ser(veni Fransa ya da İngiltere gibi bir (lkede ya<anmı< olabilirdi. 53

Tanzimat romanlarından farklı olarak Aşk-ı Memnudaki ki<iler, toplumun içinde değil yalıda kendi ser(venlerini ya<arlar. Tanzimat romanları, Sergüzeştte olduğu gibi, daha çok toplumsal

gerçekçilik (zerine <ekillenir. Aşk-ı Memnudaki ki<ilerin ise top

-lumla ilgili yanları törp(lenmi< ve geriye, toplumsal değil psikolo

-jik gerçeklikleriyle ya<ayan bireyler kalmı<tır. Romanın ba<ında anlatılan Melih ‛ey takımı durumu deği<tirmez yerli bir hava ile

ba<layan Aşk-ı Memnu, ‛ihter in yalıya gelmesiyle bu niteliğini yitirir. ‛öylece toplumsal gerçekçilik yerine bireylerin psikolojik mekanizmasına eğilen Aşk-ı Memnu, ‛atılıla<mı< bir aileyi konu edinmekle beraber, ‛atılıla<ma sorununu i<leyen romanlardan farklı bir t(re girer ve Mehmed Rauf un Eylül(, Halide Edip ‚dı

-var ın ilk romanlarıyla birlikte, T(rk romanında ayrı bir çizgi olu<turur. 54

Orhan Koçak da dönem yazarlarının bizim toplumumuzu yansıtmadığı tarzındaki ele<tirileri doğru bulmaz.

(22)

334 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

5zellikle Halid Ziya, kendi döneminde Frenkseverlikle, dekadanlıkla, s(sl( ve çetrefil bir (slûp kullanmakla itham edilir. Cumhuriyet döneminde ise marizlikle, köks(zl(kle, taklitçilikle, milli olmamakla, doğallık ve yerellik eksikliği yön(yle ele<tirilir. Orhan Koçak ın belirlemesiyle bu ele<tirilerde bulunanların ba<ında gelen Tanpınar ın gözden kaçırdığı nokta bizden olmadığı, ulusal benliği anlatmadığı için ele<tirdiği Halid Ziya nın tam da bu noktada ulusal benliği anlatmı< olmasıdır. Tanpınar, yerli gerçekle yabancı ideal, Doğu yla ‛atı arasındaki organik b(t(nl(k kurulabileceğinde ısrar eder. Oysa ulusal benlik denen <ey daha ba<tan temel bir yarılmadan, birbirinin eksiğini gideremeyen iki yarım d(nyadan, yerli gerçek le yabancı ideal den olu<ur. Halid Ziya da zaten eserlerinde bunu anlatır.55

Halid Ziya, eserleri, ‛atı edebiyatını örnek alarak ve ‛atılı anlayı<a uygun bir çizgide olu<turduklarını kabul eder. ‛u örnek alı<, öyle ileri bir noktaya varır ki bu dönemde yazılan bazı

eserle-rin çeviri mi telif mi olduğunu ayırt etmekte zorlanırlar. 5rneğin Halid Ziya, bir g(n Mehmed Rauf un kendisine gösterdiği H(se

-yin Cahit in Hayat-ı Muhayyeli olu<turan ilk öyk(lerini çeviri zan

-neder. 5yk(ler örneğin Guy de Maupassant ın bile sahip çıkabi

-leceği öyle g(zel, öyk( yazı< biçimine öyle uygun ve kusursuz <eylerdi ki diyerek bu eserleri neden çeviri zannettiğini anlatır ve yıllar önce İki Dost öyk(s(n( Recaizade Ekrem in Fransızca bir eserden esinlenerek mi yazdığına dair kendisineyönelttiği soruyu anımsar.56 Halid Ziya, İzmir deyken Mehmed Rauf un Rauf Vic -danî takma adıyla yazıp kendisine gönderdiği D(<m(< adlı hikâyeyi beğenir. ‚ncak bu eserde yeni bir dil, yeni bir duyu< ve anlatı< tarzı gör(r ve bu nedenle Fransızcadan çevrilmi< olabilece

-ğini d(<(n(r.57

Servet-i F(nûn edebiyatının yerli hayatı mı ‛atılı ya<am

tarzını mı yansıttığı konusunda yapılan tartı<malar, ortak bir nok

-tada bulu<maz. ‛u neslin yazarları, her ne kadar ‛atıya duyduk

-ları hayranlıkla kendi ya<am-larında ve romanlarındaki ya<am

55G(rbilek, age., s. 163-165. 56U<aklıgil, Kırk Yıl, s. 414.

(23)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 335

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

tarzlarında ‛atılı unsurları öne çıkarsalar da bu durum, onların yerli hayatı anlatmadığı anlamına gelmez. Mehmed Rauf, H(seyin Cahit gibi isimler, topluluk dağıldıktan sonra özele<tiri yaparak yerli hayatı yansıtmadıklarını kabul etseler de Halid Ziya,

onlar-dan farklı bir tutum sergiler.Mai ve Siyahta kendi sanat çevresin

-deki gözlemlerinden hareket eden yazar, Aşk-ı Memnu romanını realite nin bir (r(n( olarak göstermek ister ve romanı yazarken bu dönemde ‛oğaziçine hâkim olan hayattan etkilendiğini Suut Kemal e yazdığı mektupta <öyle ifade eder Aşk-ı Memnu yazılır

-ken İstanbul un muayyen muhitlerinde, hususiyle ‛oğaziçi nde Melih ‛ey takımını andıran aileler vardı. Nitekim bug(n de öyle

-dir. 58

Halid Ziya, ‛atıya yöneli<in Servet-i F(nûn yazarlarını

bize özg( bir hayatı anlatmaktan alıkoydukları tarzındaki iddiaları kabul etmez. T(rk edebiyatını ‚vrupa ya yönlendirmekle milli edebiyata nasıl hizmet etmi< olabilecekleri tarzında gelecek itiraz

-lara verdiği <u cevapla tartı<ma-lara son noktayı koyar Edebiyat-ı

Cedide, ‛atının sanat, yol ve imkânlarını, metodunu, hadiselere bakı<, onları kavrayı< ve değerlendiri<ini almı< olmakla beraber kendi milliyetinden tamamiyle ba<ını çevirmi< değildi. Nazmında dile getirdiği b(t(n <eyler, yine de, milliyetinin derinliklerinden

kaynayıp ta<an <eyler ve hislerdi. 59

. Batı Zihniyetine Göre Şekillenmiş Yeni Bir İnsan

Modeli Yaratmak

Tanzimat tan beri gör(len yeni insan modeli olu<turma, Servet-i F(nûn da da devam eder. ‛u yeni insan

modelini yine ‛atıdan alınan unsurlar <ekillendirir. Fikret, Servet-i

F(nûn döneminden sonra gençlere ve daha sonrasında çocuklara

hitaben yazdığı <iirlerde kendi anlayı<ı doğrultusunda ‛atılı

özelliklere sahip yeni bir insan modeli olu<turmaya çalı<ır. ‛u çaba, romanlarda daha farklı ve daha y(zeysel bir çizgide de olsa s(rd(r(l(r.

58 Kolcu, age., 322.

(24)

336 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

Servet-i F(nûn romanlarında yazarların ele aldıkları ka

-rakterler, bazı yönlerden sosyal ve medeni özellikler kazandırıl

-maya çalı<ılan yeni bir insan modeli olarak sunulur. Ki<iler, iç ve dı< d(nyaları ile bir b(t(n ve sosyal bir değer olarak i<lenir. ‛u ki<iler, kaderci değillerdir. Yapıp ettiklerinden kendileri sorumlu

-durlar. Yaptıklarını dı< kuvvet ya da alın yazısı ile açıklamazlar. Herkes kendi tutum ve davranı<larının kar<ılığını gör(r. Suç i<le

-yenler ya da köt(ler cezalandırılır. Dönemin siyasi baskısı y(z(n

-den siyasi h(rriyetten değil ama ferdi h(rriyetten söz ederler. İnsan haysiyetine aykırı d(<en sosyal d(zen unsurlarını ve gele

-nekleri ele<tirirler. ‚ile kurumunu sarsan geleneklere kar<ı çıkar

-lar. Her <eye boyun eğmezler. ‛ir birey olduklarının farkındadır

-lar. ‛u açıdan yeni bir sevgili tipi yaratılır. ‛atının bilim ve tekni

-ğinden çok sanatına ilgi duyarlar. ‚kılcılığı, h(r d(<(nceyi, çağda<

medeniyeti benimserler. ‛(t(n bu özelliklere rağmen romanlarda

tam anlamıyla ‛atılı ölç(tlere uyan bir yeni insan modeli olu<tu

-rulduğu söylenemez. Duygunun, hayalin öne çıktığı, pasif, içe dön(k, hassas bir tutuma sahip, bilgili, k(lt(rl(, ‛atı musikisini bilen, zarif, a<ka değer veren, insanı önemseyen, dı< gör(n(<(nde titiz, ‛atılı ya<amı daha çok dı< hayat bakımından örnek alan bu ki<iler, yerli özellikler ta<ırlar. Davranı<larında ve olayları değer

-lendiri<lerinde, ‛atılı insanların aksine, gerçekçi, akılcı, tahlilci,

tenkitçi, objektif bir tutum sergileyemezler. Daha çok duyguları ve

hayalleri ile olayları değerlendirirler. ‛u dönemde erkeklerle kadın karakterler arasında da bir ayrıma gidilmez. Kadınlar da erkekler gibi eğitim alırlar. Kendilerini geli<tirebilecekleri imkânları değer

-lendirirler. Sosyal ya<ama katılır, eğlence ve gezinti yerlerine gi -derler.60

‛atı kar<ısında hissedilen eziklik ya da hayranlık

duygusu, Servet-i F(nûn romanında da devam eder. ‛u öyle bir

noktaya varır ki, Tanzimatçıların ‛atı medeniyeti kar<ısında koymu< olduğu sınırlar, bu edebiyatta ortadan kalkar.

Romanlarda kahramanlar, ‛atı k(lt(r ve ya<ayı<ını öğrenme,

benimseme ve yayma çabası içine girerler. Ç(nk( onların kendilerine örnek aldıkları tek model, ‚vrupa dır. ‛u nedenle roman ki<ileri, ‛atılı bir eğitim alırlar. Yabancı dil bilirler. ‛atı

(25)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 337

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

edebiyatını ve k(lt(r(n( yabancı eserlerden ve basından takip ederler. ‛atılı ya<am tarzının öne çıktığı eğlence yerlerine, tiyatro, lokanta gibi mekânlara takılırlar. ‛atılılar gibi kılık kıyafetlerine,

ev dekorasyonuna, modaya, estetiğe önem verirler. ‛atı

zihniyetine sahip olmaya çalı<ırlar. M(rebbiye, piyano gibi

unsurlar, ‛atılı ya<amı tamamlar. 61 ‛u unsurlar, yine de ‛atının daha çok dı< gör(n(<(yle örnek alındığını ortaya koyar. Romanların tekniği ise tamamen ‛atılıdır. Realist ve nat(ralist

anlayı<a göre olu<turulan romanların çoğu sağlam bir tekniğin (zerine kuruludur. Ki<ilerin, tam bir karakter olarak fiziki, sosyal, ruhi, cinsel yönleriyle ele alınmaları da bunun bir sonucudur.

Nihayet Arslan, Servet-i F(nûn romanlarının ‛atı

edebiyatıyla kurduğu bağı <öyle gör(r ‛atı romanlarından ‛atılı

bir yazar gibi d(<(nmeyi, insan ve dı< d(nyayı ‛atılı bir yazar gibi

algılamayı öğrenen bu dönem yazarlarımız, ancak ‛atı romanının nesnelerine yönelebilirlerdi. Romanlarında yarattıkları ki<iler, mekân olarak İstanbul da bir konakta ya<ayan bir Osmanlı ailesin

-den olsa da, ‛atılı romanların ki<ileri gibi d(<(necekler, hissede

-cekler, onlar gibi giyinip, onlar gibi davranıp onların sevdiği sa

-natları sevecekler, onların sevdiği m(ziği onların piyanolarında icra edeceklerdi. Halid Ziya nın da Mehmed Rauf un da romanla

-rında olan budur . 62

. Romanlara Yansıyan Batılı Akımların Etkileri

Servet-i F(nûn romanı, gerek içerik gerekse teknik

yönden ‛atı romanının etkisinde geli<ir. 5zellikle realizm, nat(ralizm ve psikolojik roman anlayı<ı, eserlerde etkisini hissettirir. ‛atılı yazarlar arasında Goncourt Karde<ler, Daudet, Flaubert, ‛ourget, Zola, ‛alzac, Stendhal gibi isimler öne çıkar. Romanlarda gör(len ‛atılı etkiler <öyle belirlenebilir

. . İçerikte ve Kişilerin Tercihinde Beliren 5zellikler

Servet-i F(nûn romanında ele alınan konularda ve ki<i

-lerde ‛atı edebiyatından gelme bazı özellikler göze çarpar. Halid Ziya nın Servet-i F(nûn döneminden önce yazdığı Sefile ve Nemide

(26)

338 Selma BAŞ

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

romanlarında da Fransız yazarlarının etkisi gör(l(r. Roman ki<i

-leri özellikle Edmont Gouncourt un kahramanlarıyla benzerlikler ta<ır. Yazarın kendisi de bu etkilere <öyle değinir Eğer Nemidede

okuduklarımın tesirini aramak arayı<ında iseniz, (Edmont

Goncourt un Chére isimli hikâyesinin tesirini ara<tırmak doğru olur. Yalnız bu iki hikâye arasında ne esas, ne vaka itibariyle bir m(nasebet bulmamakla beraber g(ya hissi bir karabet-i sanat var.

Mesela her iki hikâyenin kahramanları ya<amamak için doğmu<, b(y(m(< ve hayatın sert r(zgârları esmeye ba<layınca hemen öl(me kavu<mak için yaratılmı< mahlûklardır. 63

Mai ve Siyahın romantik kahramanları, H(seyin Nazmi

ve ‚hmed Cemil, Fransız romantiklerine ilgi duyarlar. ‚slında

Ahmet Cemil, hayat kar<ısında mağlup bir tip olarak biraz

Lamartine ve belki de en fazla Musset yi hatırlatmaktadır. Her iki <âir de ideal ve duygularının pe<inde hayatlarını heder etmi<lerdir. ‚hmet Cemil de bu tarafıyla uzaktan uzağa bu iki Fransız romantiğinin ortak kaderlerini andırmaktadır. 64

Aşk-ı Memnuromanında marazi bir tip olan Nihal, edebi

-yatımızda parça parça iyi te<kil edilmi< ilk karakter olma özelli

-ğini ta<ır. Nihal ve ‛ehl(l arasında gör(len anla<mazlık, santi

-mantal edebiyatlarda gör(len bir durumdur. Şımarık genç kız tipi de Nihal ile birlikte ba<lar. Onda gör(len kıskançlık, . y(zyılın sonunda kadınların umumi hastalığı olarak dikkat çeken isterinin bir yansımasıdır.‛u romanda yer alan ‛(lent ile birlikte Edebiyat-ı

Cedide, çocuğu da ke<feder. Madmazel de Korton, Fransız ro

-manlarından geçen bir tiptir. ‛ehl(l ise Edebiyat-ı Cedide nin za

-aflarından birinin tipidir. Zengin ve çapkın alafranga bir tiptir. ‚hmed Cemil in tam zıddı olan bu tip, Flaubert den gelmi< olabi

-lir. Üstelik ‛ehl(l (n hayal ettikçe çapkınlıktan zevk alması, Fran

-sız romanından gelen bir özelliktir. Firdevs Hanım realiteden ya

-kalanmı<, romanda b(t(n mekanizmanın toplandığı kadındır. Peyker, babasına çeken romanın g(çl( tiplerinden biridir. ‚dnan ‛ey ise zengin, çocuklarını ve ‛ihter i seven biridir. Romanın so

63 Olcay 5nertoy, Halid Ziya Uşaklıgil Romancılığı ve Romanımızdaki Yeri, KBY., Ankara 1995, s. 73.

(27)

Batıya Hayran Bir Neslin Romanı:... 339

Turkish Studies

International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 5/2 Spring 2010

nunda ölen ‛e<ir, bu yön(yle edebiyatımızdan çekilen zenci tipi -dir.65

Romanda ‛ihter in öyk(s(n(n yanı sıra Nihal in de öy

-k(s( i<lenir. ‛erna Moran ın tespitiyle söylersek bu öyk(y( tek ba<ına ele aldığımızda Aşk-ı Memnuromanının yalnızla<ma tema

-sını da içeren bir bildungsroman b(y(me romanı olduğunu gör(r(z. Nihal in öyk(s( ba<ka bir d(zey olarak mitos d(zeyinde de okunabilir. Doğanın ritmini de belirleyen ve kutsal dinlerde de gör(len, doğum-öl(m-yeniden doğum ör(nt(s( ilkel dönem

-lerdeki törenlerde de kar<ımıza çıkar. ‛u törenlerde öl(p tekrar dirilen ‚ttis, ‚donis ve Osiris gibi Tanrıların mitoslarında da aynı kalıpla kar<ıla<ırız. ‛u kalıp, ba<ka bir kullanımla Cennet bahçesi

-sınav-cennet bahçesine dön(< olarak da ifade edilebilir. ‛atı ede

-biyatında da cennet bahçesine tekab(l eden, mutlu bir altın çağın ya<andığı ‚rcadia teması yoğun olarak kullanılır. ‛u açıdan bakılınca Aşk-ı Memnu da bir t(r yeniden doğu<la, cennet bahçe

-sine ya da altın çağa dön(<le sonuçlanıyor. Çekilen (z(nt(lere ve acılara kar<ın yine de mutlu bir biti< bu. 66

Mai ve Siyah romanında ‚hmed Cemil, tıpkı Halid Ziya

gibi insan hayatını yazacağı b(y(k bir manzume olu<turmak ister. Tanpınar ın ifadesiyle Halid Ziya nın (zerinde durduğu bu b(y(k manzume anlayı<ı ‚vrupa da daima vardır. Hugo, b(y(k man

-zumelerden bir mecmua-i e< âr meydana getirir. Fakat

Parnassien ler bundan vazgeçer. Nihayet ‛audelaire, Edgar ‚llan Poe den alarak b(y(k manzumeyi reddeder. Edgar Allan Poe,

Homeros bir tek manzume değildir muhtelif manzumeler bulu

-nan bir kitaptır. diyordu. den itibaren uzun manzume tekrar moda olur Catulle Mendes, Henri de Régnier, Mallarmé bunun örneklerini verirler.67

Romanda, Lâmiâ piyano çaldığı s(rece akla muhayyel sevgili gelir. ‛u hayali sevgili, ‛audelaire ve Verlaine de de gö

-r(len bir özelliktir. Tanpınar a göre Verlaine in muhayyel sevgiliye yer verdiği Mon réve familier manzumesi, Edebiyat-ı Cedide yi

Referências

Documentos relacionados

[r]

2012 integrando três (3) grandes projetos: Educação Parental, Prevenção à Violência e Mediação de Conflitos, todos com um olhar atento aos condicionantes que

Os professores da turma, auxiliares da acção educativa (como à data eram designados os assistentes operacionais) e cidadãos que participaram em diversas actividades desenvolvidas

A título de exemplo: as hienas podem caçar sozinhas, mas sem grande sucesso, e como tal, caçam em bando, mesmo que tenham que partilhar o alimento; os pinguins imperiais conservam

A classificação segundo o foco de cada pesquisa foi definida com base no trabalho de Reina e Ensslin (2011) em: Capital intelectual, Ativos intangíveis, Goodwill. A partir

Assim resumindo, podemos dizer-lhe da dificuldade que tivemos para chegar até aqui em nossa trajetória, para colocar os assuntos das relações de gênero dicotomizadas

Iniciei o meu estágio com uma postura de observação que possibilitou perceber e escolher a problemática a investigar, tendo em conta o grupo de crianças com as quais

We present herein studies of the NO release from derivatives 1a-7a and of the ability of each disulfide (1b-7b), produced simultaneously to NO release, to trap the superoxide